Antik Dönemler
Savaş tarihinin ilk dönemlerinde, yenilen taraf savaş alanında hemen öldürülürdü. Yenilen kabile ya da halkın kadınları, çocukları ve yaşlıları genellikle benzer biçimde ortadan kaldırılır, bazen de köleleştirilirdi.Ortaçağ
Savaş kuralları değiştikçe, tutsaklara karşı davranışlar da değişti. Düşman askerlerini köleleştirme uygulaması Avrupa`da daha ortaçağda gerilemeye yüz tuttu. Ama tutsakları fidye karşılığında serbest bırakma yöntemi yaygın olarak 17. yüzyıla değin sürdü.Sivilleri tutsak alma gereksiz bir yük ve haksız bir uygulama olarak görülmeye başladı.Paralı asker kullanımının yaygınlaşması da tutsaklar için daha hoşgörülü bir ortam yarattı; çünkü her savaşın galibi bir sonraki savaşta yenilebileceğini biliyordu.16. yüzyılda ve 17. yüzyıl başlarında bazı Avrupalı siyaset ve hukuk felsefecileri genel olarak savaş kuralları ve tutsaklık üzerine daha insancıl yaklaşımları öne sürdüler.Savaşya anlaşmazlığı çözmek için gerekenin ötesinde can ve mal kaybından kaçınma düşüncesi giderek daha çok yandaş buldu.Tutsakları fidyesz olarak serbest bırakmayı öngören Vestfalya Antlaşması (1648), savaş tutsaklarının köleleştirme uygulamasını sona erdiren bir dönüm noktası oldu.
Modern Zamanlar
Batı dünyasında 19. yüzyıl ortalarında savaş tutsaklarına ilişkin belirli ilkeler benimsendi.Ama Amerikan İç Savaşı (1861-1865) ve Fransız-Alman Savaşı`nda (1870-1871) bu ilkelere pek uyulmadı.1899`da ve 1907`de Lahey`de toplanan uluslararası konferanslar, uluslararası hukukta kısmen tanınan bir dizi düzenleme getirdi.Savaş tutsaklarının sayısının milyona vardığı I. Dünya Savaşı`nda iki taraf da birçok kez birbirini kurallara uymamakla suçladı.Savaştan hemen sonra Cenevre`de yürütülen görüşmeler 1929`da savaş tutsaklarına ilişkin bir sözleşmenin hazırlanmasıyla noktalandı.Fransa,Almanya,İngiltere,ABD ve daha birçok ülkenin imzaladığı sözleşme, Japonya ve SSCB tarafından kabul edilmedi.II. Dünya Savaşı`nda milyonlarca kişi tutsak düştü.Avrupa ve Kuzey Afrika`da tutsaklara davranışta genellikle Cenevre Sözleşmesi`ne uyulurken, özellikle Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi kamplarında ve Uzakdoğu`da barbarlığa varan uygulamalar görüldü.II. Dünya Savaşı`ndan sonra gene Cenevre`de imzalanan 1949 tarihli sözlşmeyle, tutsakların savaş alanının dışına çıkarılması ve kimliklerini koruyacak biçimde insanca davranış görmesi ilkeleri bir kez daha vurgulandı.Savaş tutsağı terimi milis kuvvetleri, gönüllüler, düzensiz gruplar, ve direniş hareketi üyeleri ile savaş muhabirleri, sivil malzeme müteahhitleri ve işçi birimleri gibi silahlı kuvvetlere eşlik eden kişileri de kapsayacak biçimde genişletildi.
Cenevre Sözleşmesi`yle savaş tutsaklarına sağlanan haklar, tutsak oldukları sürece uygulanır.Tutsaklar ülkelerine iade edilebilirler ya da koruma için tarafsız bir ülkeye gönderilebilirler.Savaşın sonunda, hakkında dava açılan ya da aldıkları cezayı çekmekte olanlar dışında, bütün tutsaklar bırakılır ve gecikmeksizin ülkelerine iade edilirler.