Nakba daha var: Yahudi Nakba'sı. Aynı yıllarda [1], Müslüman ülkelerdeki Yahudiler yaygın katliamlara, pogromlara maruz kalmış, mülklerine el konulmuş ve yaşadıkları topraklardan kavulmuşlardır. Tarihin bu sayfası karanlıkta bırakılmıştır. Yahudi Nakbası Filistin Nakba'sından daha kötüydü. Aradaki tek fark ise, Yahudilerin bu Nakba'yı kuruluşlarına temel aldıkları bir etosa dönüştürmemiş, hatta bunun tam aksini yapmış olmalarıdır.Bununla birlikte, bir
Mısır
Yahudileri Dünya Kongresi'nin başkanı Profesör Ada Aharoni de, "Peki ya Yahudi Nakba'sı ne olacak?" başlıklı makalesinde, "Yahudilerin Arap devletlerinden kovulması hakkındaki gerçeği sunmalıyız," diyor. Bunun yapılması, Filistinlilerin "acı çeken kurbanların sadece kendileri olmadığının farkına varmasını [2] kurban olma hislerinin ve reddiyeciliklerinin azalmasını sağlayacağından" gerçek bir barış sürecinin başlamasını da kolaylaştıracaktır. Ayrıca, Kanadalı milletvekili ve uluslararası insan hakları hukukçusu Irwin Cotler da "çifte Nakba"dan bahsetmiştir. Cotler, Arap devletlerinin Yahudi devletini reddetmesini, yeni kurulan ulusu ortadan kaldırmak için kalkıştıkları istilayı ve kendi Yahudi nüfuslarına verdikleri cezayı eleştirmektedir:Nakba yaşanmıştır: sadece Filistinli Arapların çektikleri acılar ve bir Filistinli mülteci sorununun yaratılması değil, aynı zamanda İsrail'e ve Arap ülkelerindeki Yahudilere karşı gerçekleştirilen saldırılar ile, çok daha az bilinen, ikinci bir grup mültecinin, yani Arap ülkelerinden gelen Yahudi mültecilerin de yaratılması. 1948 ve 2008 yıllarında Arap ülkelerindeki Yahudi nüfus 1945 yılında, Arap dünyasının dört bir yanındaki cemaatlerde yaşayan 758.000 ila 866.000 Yahudi (bkz. aşağıdaki tablo) bulunuyordu. Bugün, bu sayı 8.600'ün altındadır.Dolayısıyla, sonuçta da bir çifte