İç Savaşı Hazırlayan Ortam
Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını kazandıktan sonra Yunanistan’da anayasal monarşi kuruldu ve bu ülke II. Dünya Savaşı’na kadar sürekli bir devrim ve karşı devrim süreci içine girdi.1924-1935 yılları arasında Yunanistan cumhuriyet rejimi ile yönetildi. Karışıklıkların giderilememesi üzerine 1935 yılında bir plebisit yapıldı ve Yunanistan’da yeniden anayasal monarşi kuruldu.
1936 yılında Yunan Kralı, Loannis Metaxas’ı başbakanlığa getirdi. Metaxas başbakanlığa gelir gelmez parlamentoyu feshetti ve 1938’de ömür boyu başbakan ilan edildi. Metaxas 1941’deki ölümüne kadar ülkeyi faşist özellikler gösteren bir diktatörlükle yönetti. Metaxas kendi yönetimine (Klasik Yunan ve Bizans’tan sonra) “Üçüncü Uygarlık” adını vermiş; koyu bir kralcı olarak basını susturmuş, muhalifleri sürgüne göndermiş ve tam bir baskı yönetimi kurmuşsa da belli bazı reform hareketleri de gerçekleştirmiş ve ülkenin savunmasını güçlendirmiştir.
II. Dünya Savaşı sırasında önce İtalya ardından da Almanya’nın işgaline uğrayan Yunanistan’da Kral Londra’ya Hükümet ise Kahire’ye sığındı. Yunanlı yurtseverler II. Dünya Savaşı içinde Alman işgaline karşı çeşitli direniş örgütleri kurdular. Bunlar arasında öne çıkan “Ulusal Kurtuluş Ordusu” (ELAS) sol, “Hür Demokratik Yunan Ordusu” (EDES) ise sağ eğilimliydi. Bu iki örgüt Alman işgal ordusuna karşı etkili bir mücadele içine girdi.
Stalin ile Churchill Alman yenilgisinden sonra Doğu Avrupa’nın durumunu Moskova’da görüşürlerken Churchill Yunanistan’ın İngiliz etki bölgesi olarak kabul edilmesini önermiş ve Stalin de bunu kabul etmişti. “Yüzdeler Anlaşması” olarak bilinen bu uzlaşudan hemen sonra, savaşın son yılında, İngiltere Yunanistan’a asker gönderdi. İngiliz ordusunu, ELAS ve EDES Almanları Yunanistan’dan temizlediler. Ancak bu temizlik Yunanistan’a beklenen barış ve huzuru getirmedi ve ükle beş yıl sürecek olan son derece kanlı ve yıkıcı bir iç savaşın içine girdi.
Birinci Aşama
Yunan iç savaşının birinci aşaması 4 Aralık 1944 günü başlamıştır. O gün, İngiliz işgal makamlarınca telkin edilen ve Yunan Başbakanı tarafından verilen bir ultimatomla ELAS’tan silahlarını teslim edip Atina’yı terketmesi istendi. Winston Churchill’in iddialarına göre ELAS Atina’da terör havası estirmekte ve Moskova tarafından yönetilmekteydi. Yine Churchill’e göre savaş sırasında Almanlardan çok EDES’e karşı savaşmıştı.Bu iddialara karşın ELAS aslında, savaştan önce Metaxas’ı devirmek için kurulan ve giderek Nasyonel Sosyalistlere karşı direnişte etkin rol oynayan solcu unsurları içinde barındırmaya başlayan bir örgüttü. 1944 yılının sonunda üye sayısı iki milyona ulaşmıştı. ELAS, Metaxas’ın baş destekçisi Kral George’a da karşıydı. Kısaca, ELAS’ı harekete geçiren etken (Churchill’in iddialarının aksine) Moskova değil iç politika kaygılarıydı. Ayrıca, savaş sırasında İngiliz Savunma Bakanlığı ELAS’ı desteklemiş; hatta Churchill 1944 ilkbaharındaki Lübnan Toplantısı’nda ELAS ile EDES’i Nasyonel Sosyalistlere karşı Georges Papandreu’nun komutası altında işbirliği yapmaya ikna etmişti. (Dolayısıyla, savaş sırasında ELAS’ın EDES’e karşı savaştığı görüşü doğru kanıtlara dayanmamaktadır.)
ELAS, verilen ultimatoma uymadı. Uymama gerekçesi olarak İngiltere’nin Yunanistan’da Kralı ve kralla birlikte sağcı bir diktatörü işbaşına getireceğinden endişe etmesini gösterdi.
Bunun üzerine Atina ve çevresinde başlayan silahlı çatışma üç hafta kadar sürdü. Zatan çok güçlü olmayan ve Sovyetler Birliği tarafından da desteklenmeyen ELAS’ın siyasi organı EAM bırakışmayı kabul etti. 12 Şubat 1945’te EAM ile EDES anlaştılar. Bu anlaşmaya göre tüm direniş örgütleri tek bir ordu içinde birleştirilecek, demokratik seçimler yapılacak (31 Mart 1946’da yapıldı ve solcuların seçim boykotu nedeniyle katılım oranı % 50’lerde kaldı) ve II. Dünya Savaşı sırasında Londra’ya kaçan Yunan Kralının Yunanistan’a dönüp dönmemesi konusunda referanduma başvurulacaktı (% 90 oy ile Yunanistan’da Krallığın yeniden kurulması kararlaştırıldı. Ancak bu yönde oy verenler arasında komünistlerin güçlenmesinden korkup cumhuriyetçi oldukları halde Kral lehine oy verenler de vardır). Böylece, 12 Şubat 1945’te Yunan İç Savaşı’nın birinci aşaması bitmiş oldu.
İkinci Aşama
Yunan İç Savaşı’nın ikinci aşaması hükümetin kurulması ve Kral’ın Yunanistan’a geri dönmesiyle başlamıştır. Bu aşama, birincisinden nitelik olarak farklıdır çünkü sorunun Birleşmiş Milletler (BM) gündemine taşınması ve Yunanistan’ın üç kuzey komşusunun (Bulgaristan, Yugoslavya ve Arnavutluk) solculara verdiği destekle iç savaş uluslararası bir nitelik kazanmıştır.1946 yılında Yunanistan’ın kuzeyinde çete savaşları başladı. Önceleri çetecilere katşı bir sempati vardı. Zayıf merkezi hükümet, ekonomik durumun zayıflığı ve sosyal adaletsizlikler, köylülerin çetecilere yardımını kolaylaştırmıştı. Merkezi hükümet, dağlık bölgelerde savaşan ve üç komünist devletten yardım alan çetecilerle mücadelede yetersiz kalıyordu. Bu arada BM, kendisine bağlı bir Araştırma Komisyonu tarafından bölgede yapılan inceleme sonucunda, çetecilere kuzeyden yardım geldiğini açıkladı. Çeteciler ise sadece eğitim ve yaralıların tedavisi gibi nedenlerle Arnavutluk ve Bulgaristan topraklarını kullandıklarını iddia etmekte ve kullandıkları silahların Alman ve İtalyanlardan geriye kaldığını dile getirirmekteydiler.
Çetecilerin önderi konumundaki General Markos, 24 Aralık 1947’de “Geçici Demokratik Yunan Hükümeti” adı altında bir hükümet kurdu ve 10 maddelik bir program ilan etti. Bu programda Sovyetler Birliği ve üç Balkan ülkesi (Bulgaristan, Yugoslavya ve Arnavutluk) ile yakın ilişkiler geniş yer tutmaktaydı. Böylece, Yunanistan’da merkezi Hükümetin kolay kolay başedemeyeceği bir iç savaş başlamış oldu. Yunan Hükümeti sorunu BM gündemine getirmiş ancak çatışmalar 1950 yılına kadar devam etmiştir.
Sona Ermesi
İç savaş 1948 yılının başlarında sona ermişse de ufak çaplı çatışmalar 1950'ye kadar devam etmiştir. BM'nin ve Merkezi Hükümet'in, Yunan İç Savaşı'nın sona ermesinde pek etkiliği olduğu söylenemez. İç savaşın bitiş nedenlerinden birincisi Kominform'dan atılan Yugoslavya'nın çetecilere yaptığı yardımı kesmesi, ikinci nedeni ise ABD tarafından yürürlüğe konan Truman Doktrini'dir.Sonuçları
Yunanistan iç savaştan sonra iki yıl tam bir siyasi istikrarsızlık içine girdi. Dört yıl içinde (1948-1952) Liberal ve Sosyal Demokratlar’ın üstünlüğünde 13 ayrı hükümet kuruldu ve düştü.1952 yılında yapılan yeni anayasa nisbi temsil yerine çoğunluk sistemini getirince Yunanistan’ı siyasal iflastan kurtarıp güçlü bir hükümet kurma iddiasındaki Mareşal Papagos’un sağ eğilimli Yunan Birliği Partisi hükümeti tek başına ele geçirdi ve bu dönem Papagas’ın 1955 yılındaki ölümüne dek sürdü. Yavaş yavaş siyasi istikrara kavuşmaya başlayan Yunanistan, 1955-1963 yılları arasında Constantin Karamanlis’in Ulusal Radikal Birliği (ERE) hükümeti tarafından yönetilmiştir.