Dil (Filoloji)
Kısaca: Dil veya lîsan, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur. ...devamı ☟
Helenizm çağında Yunan dili Koini’nin yanı sıra başka birçok halk dili ortaya çıkmıştır. (Koini, Helenistik Dönemde Attik Diyalekt'ten sonra gelişmiştir. Koini ayrıca Yunanistan dışındaki bölgelerde de kullanılmıştır, bu yüzden de sadece Yunanların değil, Yunan olmayanların da kullandıkları bir halk lehçesidir. Aynı zamanda Koini, Romalıların Yunanlarla anlaşmak için kullandığı lehçedir.) Hindistan’da halk dilleri kutsal Sanskritçeden oldukça uzaklaşmıştır. Arapça yazı dili sadece camilerde, yazışmada ve uluslararası alanlarda kullanılır. Arap yazışma dili, Arap halk dillerinin farklı türlerinden belirgin bir biçimde ayrılmaktadır. Eski Doğu’ya ait Hıristiyanlar günümüzde hala dini ayinler için İsa tarafından konuşulan Süryanice (Aramice ya da Aramca) dilini kullanmaktadırlar. Avrupa’nın kültür ve yazışma dilleri, sömürgecilik sonrası Afrika’da, yöresel halk dillerinin yanı sıra ve hatta bu halk dillerinin üzerinde resmi dil olarak büyük ölçüde kullanılmaktadır. İngilizce, Fransızca, Portekizce gibi.
Türkiye çerçevesinden bakıldığında konuşma dili olarak işlev gören standart bir yüksek dil bulunmamaktadır. Türkiye göz önüne alındığında yazı diline en yakın konuşma İstanbul Türkçesi olduğu için en duru konuşma dili olarak İstanbul Türkçesi kabul edilmektedir. Dilin bölgesel egemenlik ilişkisinin uzun süredir devam eden tarihi çeşitliliği konuşma dilsel tutumlarda güçlü biçimde izlerini bırakmıştır. Standartlaşamamış olan konuşma dili de bazı tekdüzeliklere mağlup olmaktadır. Bu tekdüzelikler konuşanının diğer konuşanların konumunu belirlemesinde ve onlara uyum sağlamasında ortaya çıkmaktadır.
Yüksek orandaki değişim hareketliliği, yabancıların diğer ülkelere seyahatleri, kitle iletişimi, elektronik bilgi işlem ve bunlar gibi diğer etmenler günümüzde günlük dilin gelişimini hızlandırmaktadır. Diğer taraftan da televizyonun yerleşik etkileri ve esnek olan lehçe sınırlarının etkileri günlük dilin gelişimini yavaşlatmaktadır. Bir dilin biçimsel tanımlamaları nasıl olsa konuşma diline dayanmaktadır.
Özellikle gençlerin dili ve diğer sosyal çevre dilleri yeni neslin konuşma dilini her zaman etkilemektedir. Asıl önemli olan askeri dil, hapishane dili, öğrenci dili, dağcı dili, avcı dili, uzmanlık alanı dili, bölgesel dil, konuşma dili, lehçe ve şiveler gibi özel guruplarda sınırlandırılmış olmasıdır. Günümüzdeki hareketlilik ve kitle iletişim araçları şivelerin ve lehçelerin sayısını sürekli olarak azaltmaktadır. Aynı zamanda konuşma dilsel unsurların bölgesel karakteri de ortadan kaybolmaktadır.
Bir işaret dilini, duyabilen insanların da öğrenmesi mümkündür. Örneğin halk eğitim merkezlerinde ya da işaret dili kurslarında ve uygulama ve kapsam açısından bir yabancı dil öğrenmeyle kıyaslanabilir.
el kol hareketi çevirmenleri değildirler.
duymayan ve duyan kimseler için her iki yönde de çeviri yaparlar. Örneğin bu, bir duymayanlar konferansında işaret dilini bilenler ve işaret diline hakim olmayan duyan kişiler için yapılan çeviri olarak ortaya çıkar. Bir işaret dilinden diğerine ya da sesli bir dilden yerel bir işaret diline (örneğin Fransızcadan Almanya veya İsviçre
Bir dil çocuklar tarafından anadil olarak öğrenilmiyorsa yok olma tehdidi altındadır. Diller, dil kayması yoluyla ölü dillere dönüşür. Bir dildeki yavaş değişimler bir veya birçok yeni dilin doğmasını ve köken dilin ölü dillere dönüşmesini sağlar. Bu noktada dil ölümünün iki biçimi birbirinden ayırt edilmelidir: * Birincisi, kendi içinde oluşan dil biçimleri varlığını sürdürürken konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Roman dilleri içinde varlığını sürdüren Latince buna örnek gösterilebilir. * İkincisi de; kendi içinde oluşan dil biçimlerinin de varlıklarını sürdürmediği, konuşulan bir dilin yok olmasıdır. Örneğin “Kıpti” dilidir. Ayrıca aşağıdakiler arasında da ayrım yapılması gerekmektedir: * Çoğunlukla uzun bir süreçte meydana gelen ve dil ölümünü bilinçli şekilde teşvik eden kriterler olmaksızın meydana gelen “doğal“ bir dil ölümü söz konusudur. Bu durum, ilk çağda yerini Latinceye bırakmış olan bir sürü dilin ölümdeki durum olabilir, çünkü antik çağlarda bilinçli bir dil politikası henüz yoktu. * Bir dizi siyasi önlemler yoluyla desteklenen dil ölümü söz konusudur.
Dillerin ortadan kaybolmasının geniş kapsamlı sonuçları olabilir: * Her bir dil konuşanı, özel yaşamında ve toplumsal hayatındaki birçok durumda kendini kendi dillerinde yeterli düzeyde ifade edemez. Bununla birlikte her bir dil konuşanı, kültürel ve tarihi kimliğinin bir parçasını kaybeder. * Dünyayla ilgili kavramların ve görüşün bir dilde özel var olan tasarıları yok olabilir. * Her dil kendine özgü bir “ses varlığı” ve bununla birlikte kaybolup gidebilecek bir kültürel miras değeri taşır. Özel bir dil için dil politikası ya da diller politikası (örneğin bir devletteki birçok dil için) yardımıyla dillerin canlı kalmasına çalışılmaktadır. Bu tür önlemlerin başarısı mevcut dil konuşanı sayısının fazlalığına, politik etkilerine, finansal olanaklarına ve dil ölümünün evresine bağlıdır. == Dil ve düşünce Düşüncenin iletişimsel aracı olarak dil Özellikle teknik teoriler başta olmak üzere birçok iletişim aracı teorisi dili iletişim aracı olarak ifade etmez, aksine dili iletişimsel bir araç olarak ele alır. Bu durum şu anlama gelmektedir; dil gerçek iletişim araçları için tarafsız bir mümkün olma durumudur. Dil, böyle görüşlerin sadece uygun davranışlara hizmet eder veya dil, tasarılar ve kavramlar gibi zihinsel varlıkların iletimine yardımcı olur. Bu tasarı ve kavram gibi zihinsel durumlar dilden bağımsız düşünülemez. İşte bu yüzden temsil aracı olarak ele alınır. Dilbilimci Wilhelm von Humboldt’un dil teorisinde şüphesiz bir iletişim aracı görüşü dile getirilmiştir. Bu görüşün temel söylevi, düşünsel sürecin ancak iletişimsellik aracılığıyla mümkün olabileceğini dile getirir. Bu durum insanların düşünce tarzının ancak içinde bulundukları çevredeki göstergelerin harekete geçeceği süreç aracılığıyla mümkün kılınabileceği anlamına gelmektedir. Bu göstergeler, hem dünya bilincini hem de benlik bilincini oluşturan göstergelerdir. Burada dil, sınırları belirleyen bir rol üstlenir. Ayrıca dilin iletişim aracı olarak tanımlanması insanların bilincini araçsal boyutta (medial) etkilemiştir. Bu yüzden yeni iletişim araçlarının insanlar üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğu konusunda fikir yürütmek daima dile bağlı olmalıdır. Yeni iletişim araçlarının etkinliği ve etkileme gücü dilsel iletişim araçlarının yapısal olarak oluşturuluşuna bağlı olmalıdır. == Dil ve politik güç == Bu varsayımın, iktidar yapıları bağlamında dili politik olarak kullandığı birçok defa denenmiştir. “Siyaseten doğruluk” ifadelerinin talebi mesela cinsiyetçi bir dil kullanan veya cinsiyetçi düşüncelere eğilim gösterenlere zaman zaman temel oluşturur. Dil iyileştirmeleri sayesinde gerçekten bir bilinç değişikliği gerçekleşmekte mi yoksa bunun güncel politik amaçlara ulaşmak için mi olduğu halen tartışmalıdır. Dil iyileştirmeleri büyük olasılıkla genel bilinç değişimi sürecinde belirleyici ve pekiştirici bir etkiye sahip olabilir. Diğer taraftan da dilin, belirli iktidar yapılarını yıldırmak ve eline geçirmek için kullanıldığı da unutulmamalı. Bu duruma mobbing (Latincede; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek), ajanlık ve küçük düşürme örnek gösterilebilir. Sözlü iletişimdeki baskı mekanizmaları beş otorite tekniğini dışarıda bırakır. Var olan dil düzenlemelerindeki bu gibi etkilerin uyarısı, böyle bir bağlamın sorunsallaştırılmasına olanak sağlar. Cinsiyetle gibi pratik olarak bütün kültürlerde birer tabu olarak kabul gören alanlardaki sözcüklerin birçok dilde nesilden nesle çok az aktarıldığı, tarihi dilbilim çalışmalarıyla tespit edilmiştir. Böyle nesiller çok yakın zamanda aynı geleceğe maruz kalacaklardır.
Dil
3 yıl önceDil veya lisan, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık...
Dil, Altay dil ailesi, Avrupa, Diller, Dil aileleri, Doğan Aksan, Esperanto, Ferdinand de Saussure, Fonoloji, Japonya, KökenbilimFiloloji
3 yıl önceadlandırılmaktadır. Filoloji; yazılı belgelerin geçerliğini, gerçek olup olmadıklarını araştıran tarihsel bir bilimdir. Filoloji çalışmalarında, metinlerde...
Filoloji, Bilim, Taslak, Yunanca, Nasıl tashih edilirKlasik filoloji
3 yıl önceKlasikler veya Klasik Filoloji, Yunanca ve Klasik Latince dillerinin filolojisidir. Tarihsel olarak, kökenleri M.Ö. 4. yüzyıl dolaylarında Pergamon ve...
Alman dili ve Edebiyatı
6 yıl önceyollardan bir tanesidir. Alman dili ve edebiyatı, filoloji öğrenimi görmek isteyenlerin tercih ettiği bölümlerden birisidir. Alman dili ve edebiyatı adıyla pek...
Türk Dil Kurumu
3 yıl önceLenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın" adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmişti. Atatürk'ün kendisi de Türk dili üzerindeki...
Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz, 1932, 1934, 1936, 1951, 1960, 1980, 1982 Anayasası, 1998, 1 KasımDilbilim
3 yıl öncekullanılmıştır. Bu terim dil incelemelerindeki yeni bir yaklaşımı geleneksel filolojiden ayırmak için ele alınmıştır. Filoloji öncelikle dilin yazılı metinlere...
Dil bilimi, Cümle, Dil bilgisi, Ses bilimi, Sözcük, Çeviri, Tarihsel dil bilimi, Karşılaştırmalı dil bilimi, Uygulamalı dil bilimi, Konuşma terapisi, Konuşma bozukluğuHint-Avrupa dil ailesi
3 yıl önceHint-Avrupa dil ailesi, yüzlerce dil ve lehçe içeren dünyanın en büyük dil ailesi. Dünyada 3,2 milyarı aşkın kişinin anadili bu aileye ait bir dil olup, bu...
Dil Aileleri, Hint-Avrupa dil ailesi, Afrikaans, Almanca, Arnavutça, Bengali, Bretonca, Bulgarca, Danca, Dil, Ermenice, FarsçaEndemik
3 yıl öncebiyoloji (botanik ve zooloji) terimi. Endemik (filoloji) - Dilde bulunan bir kavramın, başka bir dilde kavramsal karşılığı olmaması durumudur. Genellikle...
Endemik, Endemik (botanik), Endemik (tıp), Anlam ayrım