Saddam Hüseyin liderliğindeki Irak'ın silahlı kuvvetleri 1 Ağustos 1990'da Kuveyt Krallığını, Kuveyt ülkesinin Osmanlı Devleti döneminde Basra eyaletine bağlı olduğu, Basra'nın da Irak'a ait olduğu gerekçesiyle işgal etti. Pekçok ülke Irak'a geri çekilmesi konusunda uyarıda bulunmuş, ancak Irak bunları dikkate almamıştır. Birleşmiş Milletler 15 Ocak 1991'de, Irak'ın geri çekilmesi konusunda ültimatomu içeren bir karar almıştır. Ayrıca ABD, 7 Ağustos 1990'da Suudi Arabistan'a askeri birlikler göndermiştir. 12 Ocak 1991'de ise ABD Kongresi, Başkan George Bush'un, Irak'a ABD kuvvetleri sevk etme planını onaylamıştır. Ardından, 430.000'i Amerikalı olmak üzere 28 koalisyon ülkesi kuvvetlerinden oluşan 700.000 kişilik askeri birlik Irak'a karşı koymuştur. Irak'ın müttefikleri sadece Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Ürdün olmuştur. Saldırının Hazırlanması sırasında Iraklılar, ülkedeki yabancı işçileri rehin almıştır. Bu rehinler arasında 1.200 İngiliz, 900 Amerikalı, 200 Japon, ayrıca daha az sayıda olmak üzere Polonyalılar ve Almanlar bulunmaktaydı. Irak kuvvetlerine karşı saldırı 17 Ocak 1991'de başlamış ve Iraklılar Kuveyt'ten geri çekilmişlerdir. Saldırı sırasında müttefikler tarafından 200 kişi ölmüş ya da yaralanmış buna karşılık 100,000 den fazla Irak'lı yaşamını yitirmiştir. Bunlar arasında siviller azımsanmayacak sayıdaydı. 180.000 Iraklı asker ise koalisyon güçlerine teslim olmuştur. Savaş sırasında Irak hava gücünün büyük kısmı, tahribattan korunmak için İran'a geçmiştir. ABD Başkanı Bush'un Iraklı liderleri ve özellikle de, kendi yönetiminden kaçan Kürtlere baskı uygulayan ve kimyasal ve nükleer silah materyallerini gelecekte kullanmak üzere saklayan Saddam Hüseyin'i yeterince takip edip uğraşmama kararı oldukça eleştirilmiştir. ABD gelecekteki muhtemel bir kullanım için bölgede 25.000 askerden oluşan bir kuvveti ve 200 hava gücünü bölgede bırakmıştır. Amerikan Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan bir istatistiğe göre savaşın maliyeti 61.1 milyar dolar olmuştur. Savaşın açıklanan sebebi Kuveyt'in, Irak'ın saldırısından kurtarılmasıdır. Ancak bu savaşı soğuk savaş ertesi dönemde Amerikan'ın Pax-Amerikana'yı oluşturmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirenler de vardır. ABD bu savaşta, soğuk savaşta rastlanmayan bir askeri stratejiyi (orta yoğunlukta çatışma-mid-intensity conflict) uygulamıştır. ABD Irak'a yönelik bu stratejinin hazırlıklarına Körfez Savaşı'ndan birkaç yıl önce başlamıştır. Irak yönetimi, ateşkes antlaşmasından sonra, savaş sırasında ayaklanan Kürt ve Şiilere karşı askeri bir harekat düzenlenmiştir. Baskı karşısında Türkiye'ye sığınan Kürt, Şii ve Azeriler için Irak'ın kuzeyinde ve Türkiye'de sığınma kampları oluşturulmuştur. Irak'ta Zaho kenti çevresi koalisyon güçlerince denetim altına alınarak sığınmacılar için güvenlik bölgesi oluşturulmuştur. Kurulan yerleşim yerlerinin aşamalı olarak Birleşmiş Milletler denetimine bırakılması kararlaştırılmıştır.
Türkiye, Körfez savaşı sırasında Birleşmiş Milletler'in ambargo kararına uyarak, Kerkük-Yumurtalık Petrol boru hattının kapatmış, ayrıca güneyde bulunan İncirlik ve Pirinçlik üslerini koalisyon güçlerinin kullanımına açmıştır.
Savaş sonrası
Körfez savaşı Irak için kelimenin tam anlamıyla bir yıkım oldu. Ülke Tüm alt yapısını ve sanayisinin büyük bir kısmını bu savaş esnasında kaybetti. Savaşın insan açısından bilançosu ise 200.000 ölüydü. Irak tüm bu yıkımın ardından kendi toprak bütünlüğünü tehlikeye sokan bazı iç sorunlarla da karşılaştı. Kuzeyde Kürt unsurlar Güneyde ise Sii unsurlar Saddam yönetimine karşı ayaklandılar.Bu ayaklanmalara karşı Irak rejimini gösterdiği sert tepki nedeniyle Iraklı Kürtlerin topraklarını terk ederek Türkiye ve İran sınırına doğru göç etmesi ile sorun ayrı bir boyut kazandı. Bu göçler esnasında İran sınırına 1 milyon Türkiye sınırına ise 500.000 kişi yığıldı. Kürtlerin bu durumu karşısında ABD harekete geçerek Huzur operasyonu adında bir operasyon düzenlendi. Kuzey Irak’ta uçuşa kapalı güvenlikli bölgeler ilan edilerek Kürtlerin ve Şiilerin Saddam rejimi tarafından daha fazla ezilmelerine engel olunmaya çalışıldı. Kürtlerin tekrar yurtlarına geri dönmeleriyle huzur operasyonuna son verildi. Amerikan birliklerinin geri çekilmesi bölgede tekrar Saddam’ın saldırılarına karşı endişe yarattı. Kuzey Irak’taki Kürtlere yönelip tekrar yapılacak bir saldırı her şeyi başlangıç noktasına çevirecekti. Böyle bir durumda sığınmacıların Türk sınırına yeniden yığılması istenmeye bir çok duruma sebep verebilirdi.
Bu boşluğu doldurmak için ABD, İngiltere ve Fransa bölgede keşif ve denetim görevi görebilecek uluslar arası bir birliğin bulundurulmasını Türkiye’ye teklif etti. Ankara bu teklife olumlu yanıt vermesiyle 12 Temmuz 1991’de Çekiç güç adıyla uluslar arası bir birlik Türkiye’de koşullandırıldı. Bugün de halihazırda bu birlik Türkiye’de bulunmakta ve Kuzey Irak’ta keşif görevini yerine getirmektedir.
Savaş sonrası anlaşma gereği Bileşmiş Milletler görevlileri Irak’ın sahip olduğu silahların imhası için bazı görevlileri Irak’a gönderdi. Bu çalışmalar sürekli olarak problemli oldu. Irak bir çok yerde bu çalışmaları engellemeye ve bazı bölgeleri bu denetimden uzak tutmaya çalıştı. Bu çalışmalara esnasında Irak’a ait bir çok silah ve silah üretiminde kullanılan tesis denetim görevlileri tarafından imha edildi. Bu çalışmalar Irak’ın bazı tesisleri ve binaları denetime açmamsı nedeniyle açmaza girdi. Bu çalışmalarda meydana gelen sorunlar nedeniyle bırak Amerikan ve İngiliz uçakları tarafından bir çok defa vuruldu.
Körfez savaşı sonrasında belki de Irak halkını savaştan daha çok vuran ikinci bir olay da uygulanan ambargo oldu. Amerika ortaya attığı çifte çevrileme politikası doğrultusunda İran ve Irak’a ambargo uyguladı. Bu uygulanan ambargo sonucunda İran ve Saddam rejiminin zayıflayacağı ve muhalifleri tarafından devrileceği düşünülüyordu. Ambargo Irak yönetimi açısından böyle bir etki yapmazken, Aksine bundan en büyük zararı sivil halk gördü. Ambargo sonrası özellikle beslenme yetersizliği ve ilaç eksikliğinden dolayı artan çocuk ölümleri oldukça dikkat çekicidir.
Irak’a bu ambargo kapsamında sadece petrol karşılığı gıda alış verişine izin verilmektedir. Bu kapsamda ambargo öncesi Irak’a en çok ihraç yapan ülke Türkiye iken, şu anda en çok ihracat yapan ülkenin Amerika’dır.