Çerkesler (Adığeler)

Kısaca: Çerkesler veya Çerkezler, Adığeler, Adıgeler, Adigeler (Çerkesçe aдыгэхэр ''Adıġeḫer''), Kuzey Kafkasya’da, tarihi Çerkesya'da (Çerkezistan), bugün ise Rusya Federasyonu'na bağlı Adigey, Karaçay-Çerkesya ve Kabartay-Balkarya cumhuriyetleri ile Krasnodar Krayı ve Stavropol Krayı'nda Kuzeybatı Kafkas dillerinin ''Ubıh-Çerkes'' dilleri grubundan Çerkesçeyi konuşan yerliler ile Çerkes Sürgünü'nde Çarlık Rusyası döneminde Kafkasya'dan Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sürülüp tehcir ettirilen ve bug ...devamı ☟

Çerkesler veya Çerkezler, Adığeler, Adıgeler, Adigeler (Çerkesçe aдыгэхэр Adıġeḫer), Kuzey Kafkasya’da, tarihi Çerkesya'da (Çerkezistan), bugün ise Rusya Federasyonu'na bağlı Adigey, Karaçay-Çerkesya ve Kabartay-Balkarya cumhuriyetleri ile Krasnodar Krayı ve Stavropol Krayı'nda Kuzeybatı Kafkas dillerinin Ubıh-Çerkes dilleri grubundan Çerkesçeyi konuşan yerliler ile Çerkes Sürgünü'nde Çarlık Rusyası döneminde Kafkasya'dan Osmanlı İmparatorluğu topraklarına sürülüp tehcir ettirilen ve bugün Türkiye, Ürdün, Suriye ve İsrail gibi ülkelerde yaşayan Kuzey Kafkas halkı. Batı Çerkesleri ve Doğu Çerkesleri olmak üzere iki ana kola ayrılan Çerkesler bir düzine ana boydan oluşurlar. En yakın akrabaları Ubıhlar, biraz daha uzak olanlar ise Abazalar ile Abhazlardır. Çerkesler 16.-17. yüzyıllardan itibaren Osmanlı Türkleri ve Kırım Tatarları aracılığıyla görece geç Müslüman olan bir toplumdur. Kafkasya’da Kuzey Osetya’nın Mozdok bölgesinde yaşayan 3 bin kişilik bir Hıristiyan Kabardey topluluk dışında Çerkeslerin tamamı Sünni Hanefi Müslümandır. Çerkes boyları üzerine en eski ve en geniş bilgiyi 1667 yılında Evliya Çelebi vermiştir. Çerkesya ya da Çerkezistan olarak adlandırılan Çerkes toprakları iki kolda gelişim göstermiş olup, Doğu Çerkesya (ya da Kabardiya) 1822'den beri, Batı Çerkesya ise 1864 yılından beri Rusya'ya bağlıdır. Günümüzde Kafkasya'da yaşayan Çerkeslerin çoğu Kabardeyler, Bjeduğlar ve Çemguylardan oluşurken, Kafkasya dışı diasporada yaşayanlar (хэхэс) ise Abzehler ve Şapsığlar gibi boylardan oluşur. Dünyada en büyük Çerkes nüfusu Kafkasya'da değil Türkiye'de bulunmaktadır. Rusya İmparatorluğu ile Çerkesler ve Kafkasya İmamlığı arasında Rusların Kafkas Savaşı, Çerkeslerin ise Rus-Kafkas Savaşı (1817–1864) ya da Rus-Çerkes Savaşı (1763–1864) dedikleri savaşlardan. Rusya Çerkesleri: Rusya Federasyonunda resmi kullanımda idari birimine göre üç (2002 yılından beri: dört) ayrı halk olarak kabul edilirler: *Adigey: aдыгейцы «adıgeyler» = Batı Çerkesleri/Batı Adığeleri (Kuzey Çerkesleri) *Karaçay-Çerkesya: черкесы «çerkesler» = Doğu Çerkesleri/Doğu Adığeleri *Kabartay-Balkarya: кабардинцы «kabardinler» = Doğu Çerkesleri/Doğu Adığeleri *Krasnodar Krayı ile Adigey (2002 yılından beri): шапсуги «şapsuğlar» = Batı Çerkesleri'nden Şapsığlar Türkiye Çerkesleri: Çerkes adı Kafkasya'da Çerkesçe denen lehçe grubunun Batı Çerkesçesi ve Doğu Çerkesçesi olmak üzere iki kolunu konuşan Kuzey Kafkasyalıları nitelendirirken, Türkiye'de (ve Osmanlı coğrafyasında) ise bunlar dışında ayrıca Ubıhlar, Abazalar, Abhazlar, Osetler, Karaçaylar ve Balkarlar ile Çeçenler ve Dağıstanlılar gibi farkli dil ailelerinden dilleri konuşan Kuzey Kafkasyalıları topluca belirtmek için Çerkes/Çerkez adı yaygın biçimde kullanılır. Osmanlı Türkçesinde Karaçay Türkleri için Kara Çerkes (قره چركس), Balkar Türkleri içinse Dağ Çerkes (طاغ چركس) adı da kullanılmıştır. Türkiye ve diğer Diaspora Çerkesleri Kafkasya'dan sürgün edilmeleri tarihini 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü ve Soykırımı Anma Günü olarak kabul etmektedirler. Adlandırma Rusya ve Rusçadaki kullanımı: ISO 639 kodu ady ve kbd olan ve Çerkesçe ortak adıyla anılan dilleri konuşan Kuzey Kafkasyalılar günümüzde Kafkasya'da idari yönden birbirinden bağımsız üç cumhuriyette (Adigey, Karaçay-Çerkesya, Kabartay-Balkarya) yaşarlar. Günümüz Rusçasında hepsini toptan nitelendirmek için Adıglar (aдыги ; erkek: адыг Adıg, kadın: адыжка Adıjka) terimi kullanılırken, resmi olarak Adıgeyler (aдыгейцы) terimi Adigey cumhuriyetindekileri, Çerkesler (черкесы) terimi Karaçay-Çerkesya'dakileri, Kabardeyler (кабардинцы) terimi ise Kabartay-Balkarya'dakiler için kullanılmaktadır. Bu üç idari birimde yaşayan Çerkesler/Adığeler Rusya'da (ve Rusçadan çeviri yapan dillerde) üç ayrı milliyetmiş (Adıgeyler, Çerkesler ve Kabardeyler) gibi kabul edilmeye başlanmıştır. Karaçay-Çerkesya'daki Doğu Çerkesçesini konuşanlar kendilerini ifade ederken Adığeler (aдыгэхэр) terimi yanında Rusça resmi adlarının uyarlama çevirisi olan Çerkesler (шэрджэсхэр Şercesḫer, черкесхэр Çerkesḫer) terimini de kullanırlar. 27 Temmuz 1922 tarihinde kurulan Krasnodar başkentli Çerkes Özerk Bölgesi (Черкесская (Адыгейская) автономная область) Çerkes milliyetli iken 24 Ağustos 1922 tarihinde Adıgey Özerk Bölgesi (Адыгейская (Черкесская) автономная область) adını alarak Adıgey milliyetli yapılmış ve 3 Ağustos 1928 - 5 Ekim 1990 tarihlerinde Adıgey Özerk Bölgesi (Адыгейская автономная область) olarak yeniden yapılandırılırken adından da Çerkes nitelemesi çıkarılmış ve 1990 yılında da Maykop başkentli günümüzdeki Adigey Cumhuriyetine dönüşmüştür. Türkiye ve Türkçedeki kullanımı: Kendilerini kendi dillerinde ifade ederken Adığeler/Adıgeler/Adigeler/Adiğeler (aдыгэхэр) terimini kullanan bu halk için Türkçede yaygın biçimde Çerkesler/Çerkezler terimi kullanılır. Çerkes adı Türkçede ayrıca bu Çerkeslere komşu olan ve kültürel olarak da yakınlaşan farklı dilleri konuşan (Abhaz-Çerkes dilli Ubıhlar, Abazalar ile Abhazlar, İran dilli Osetler, Türk dilli Karaçaylar ve Balkarlar) gibi halkları da kapsayacak kadar geniş tutulur. Kimilerine göre son yıllarda Çerkes ifadesinin kullanılması bir şekilde Adığelerle sınırlandırılmıştır. Fakat bu sınırlama Türkiye'deki Çerkes kelimesinin içerdiği geniş anlamı yansıtmaz. Zira, günümüzde Rusya Federasyonunda Çerkes/Adığe (Rusça aдыги «adıglar») kelimesi her biri ayrı halklar olarak kabul edilen üç Adığe halkını (hepsi de resmi olarak ayrı halklar kabul edilir: aдыгейцы «adıgeyler», черкесы «çerkesler», кабардинцы «kabardinler») topluca ifade etmek için kullanılırken, diasporada (хэхэс) ise genellikle Çerkes = Adığe denkliği pek karşılık bulmaz; onun yerine ilk kabul Çerkes = Adığe, Abaza, Ubıh, ikinci kabul Çerkes = Adığe, Abaza, Ubıh, Oset. üçüncü kabulde ise Çerkes bütün Kuzey Kafkas halklarının ortak siyasi adıdır ve o yüzden "Çerkes kelimesi ve ulusu tek etniğe (Adığe) indirgenemez ve Çerkesya sadece Adığelerin ülkesi değildir; olmamıştır" Aynı biçimde Çerkes gibi geniş anlamlı kullanılan diğer bir ad da Abazadır ve Türkiye'de (ve diğer Osmanlı coğrafyasında) Abaza adı hem Rusların Abazin (Абазин) dedikleri Asuvaları hem de Abhaz (Абхаз) denen Apsuvaları belirten bir ortak addır. Türk Dil Kurumu Çerkez yazımını tercih ederken, Kafkas Dernekleri Federasyonu (Kaffed) Çerkes yazımını kullanmaktadır. Çerkes kökenlilerin çoğu federasyonun kararları doğrultusunda Çerkes yazımını kullanırken, Çerkez yazımını daha doğru kabul edenler de bulunmaktadır. Adığe adının etimolojijisi olarak atté («yükseklik» Çerkesçe лъагэ «yüksek/высокий») ve ghéi («deniz» Çerkesçe хы) ile kurulu olduğu ileri sürülür ve dağlar ile deniz arasında yaşayanları belirttiği iddia edilen farazi attéghéi kelimesine dayandırılır. Orijinali Adıge (aдыгэ) olarak yazılan ve Türkçe kaynaklarda beş farklı imlada (Adıge, Adige, Adiğe, Adıghe, Adığe) rastlanan ismin doğru yazımı, "g (г) harfi Çerkesçe/Adığece kelimelerde ğ, Rusçadan geçen kelimelerde g okunur" kuralı gereği Adığe biçimidir. Zygii (Ζυγοί, Ζυχοί) halkı ile Çerkeslerin (ve Cigetlerin) ilgisi olduğu sanılıyor. Kafkasolog Georgiy Turçaninov'a (Георгий Фёдорович Турчанинов) göre, Grekçe Ζυγοί etnik adı Ubıh dilinde Abazalar-Abhazlar için kullanılan a'zʁa adından gelir. Çerkes dil bilimi uzmanı Batırbıy Bırsır'a göreyse Adığe (адыгэ) kelimesinin Abhazca dengi olan Adzıhe (адзыхэ; günümüzde Batı Çerkesçesinde Abhazya için Азгъей Azğey adı kullanılır) biçimi Grekçeye Zyx olarak geçmiştir. Abhazcada Çerkesler için eskiden азахә (pl: азахәқәа ya da азахәцәа) kelimesi kullanılırken, günümüzde адыга biçimi kullanılmaktadır. Çerkes (چرکس‎) adının etimolojisini ise Türkçe çeri (چرى «asker») kelimesi ile kesmek fiilinin emir kipi olan kes (کس) ile kurulu olarak açıklamak bir halk etimolojisi örneğidir. Antikçağ Yunan ve Roma tarihçileri Strabon (Geographia 11.2) ile Büyük Plinius (Chorographia 1.12) tarafından kaydedilen Kerketler/Cercetae (Kerkétai Κερκέται) halkı ile Çerkeslerin ilgisi olduğu düşünülüyor. **Şapsığlar (шапсыгъхэр): Diasporada Şapsığların sayısı da Abzehlere yakındır. Hemen hemen aynı bölgelerde, birçok köyde de karışık olarak yaşamaktadırlar. Şapsığların tarihi topraklarının büyük bölümü bugünkü Adigey Cumhuriyeti’nin sınırları dışında kalmıştır. Adıgey’deki küçük bir grup dışında Şapsığlar bugün Krasnodar Krayı’nın Tuapse ve Lazarevsk (Лазаревский район) ilçelerine bağlı köylerde yaşıyorlar (yaklaşık 10 bin). 1924-1945 yıllarında feshedilene kadar Şapsığ Ulusal Rayonu döneminde Şapsığcanın gelişimi için adımlar atılsa da, Adigey Cumhuriyeti’nin dışında kaldıklarından günümüzde anadillerinde eğitim ve yayın hakkından yararlanamamaktadırlar. **Hatukaylar (хьатикъуай, хьатикъоехэр): Kafkasya’da kalmadığı için Çerkes diyalektolojisinde adları geçmez ve birkaç köy dışında Kayseri-Pınarbaşı’nda yaşarlar (18 köy). Tarih Çerkesler, tarihöncesi çağlardan beri Kuzeybatı Kafkasya'da yaşamış olduğu kabul edilen bir halktır. MÖ 6. yüzyıldan bu yana Azak Denizi'ni Karadeniz'e bağlayan Kerç Boğazı'ndan Gürcistan'a kadar uzanan ve Kafkasya diye anılan bölgenin kıyı şeridinde yaşadıkları sanılır. Hattilerden (Хьатхэр) türedikleri yolunda iddialar bulunsa da, esas olarak kabul edilen teoriye göre, Grek kaynaklarında Sind ve Meot (МыутӀ, МыутӀэ) olarak geçen halklar Çerkeslerin atalarıdır. Çerkes destanı Nartlarda "Cırt", "Çıt", "Çınt" biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır. Ölü gömme kültüne göre, Sind ve Meot varlığı MÖ 3. binyılına değin izlenebilmektedir. MÖ 2000'lerde tarım ve hayvancılığın yanı sıra bakırı kullandıkları, seramik eşya ve daha sonra da tunçtan aletler yaptıkları bilinmektedir. Meotlar, MÖ 8. yüzyılda Kimmerlerle, MÖ 6. yüzyılda da kuzeyde İskitlerle, Karadeniz kıyısında da Greklerle komşuydular. İskit ve Greklerle kurulan ilişkiler, ekonomik ve kültürel gelişmenin yanı sıra Çerkes kentleri ve yazısının ortaya çıkmasını da sağlamıştır. Bugünkü Adigey Cumhuriyeti ile 1864 yılı öncesinin eski Çerkesya coğrafyasında 50 bin kadar höyük, kent kalıntısı, eski kale ve bunun gibi ören yeri bulunmaktadır. Özellikle Adigey’in Maykop ve Adigekale (Adigeysk) kentleri ile Krasnogvardeysk ve Maykop (Мыекъопэ) rayonlarında yapılan kazılarda MÖ 3'üncü bin yıla ait (4500 yıl, başka bir görüşe göre de 5500 yıl öncesine ait) Meot arkeolojik eserleri (саугъэт) ortaya çıkarılmıştır. Bu arada Adigekale kenti ile yakınındaki Neçerezıy (şimdi baraj suları altında) köyü arasındaki bir alanda yapılmış olan kazılarda da bir Meot tabletleri kitaplığı bulunmuştur.]] Kırım Hanlığı'nın Kabartayları ağır bir vergiye bağlaması Kabartay Çerkeslerinin Rusya Çarlığı'na yaklaşmasına yol açtı. Rusya, 1556'da Astrahan Hanlığı'nı ilhak etti ve Kabartaylarla komşu oldu. Bundan yararlanan Kabartaylar Kırım egemenliğinden çıkıp 1557'de Rus koruması (egemenliği) altına girdiler. Bu oluşum Terek Irmağı kuzeyinde bulunan toprakların Ruslar tarafından barışçı bir biçimde kolonileştirmesini, Oset, İnguş, Çeçen ve Dağıstanlılar arasında da Rus etkinliğinin artmasına yol açtı. Bu 1557 yılı olgusu, şimdiki Kabartay-Balkar, Karaçay-Çerkes ve Adıge cumhuriyetlerinde, "Ruslarla Adıgelerin gönüllü birleşmelerinin 450 yılı" adı altında düzenlenen etkinlikler çerçevesinde 2007 yılı boyunca kutlanmıştır. Ama yine tarihsel Adıge toprakları olan Krasnodar Krayı ve Stavropol Krayı kutlama dışı tutulmuştur. Kabartay-Rus dostluğu 18.yüzyıl ikinci yarısına (1774'te Kabardiya ve Osetya'nın,1783'te de Kırım'ın Rusya'ya ilhak edilmesine) değin sürdü. 1774 yılı sonrasında Osmanlı-Rus dengesi, Osmanlılar aleyhine bozuldu, onun yerini Batı-Rus dengesi aldı. Osmanlı Devleti, bu yeni denge içinde zayıf bir tampon devlet konumuma geldi. Dolayısıyla Çerkeslere gerekli yardımlarda bulunamadı.

Osmanlı-Çerkes İttifakı

1739 Belgrad Antlaşması ile Kabardiya'ya, Rus ve Osmanlı devletleri arasında "bağımsız" ya da "tarafsız bölge" statüsü verildi. Rus yayılmacılığından kaygı duyan Çerkesler, 1768 - 1774 Osmanlı - Rus Savaşı'nda Osmanlılar'dan yana tavır aldılar, ama savaş Rusların, Osmanlıları yenmeleri, Gürcistan'a girmeleri, Kabardey bölgesi ile şimdiki Kuzey Osetya'yı ilhak etmeleriyle sonuçlandı. Bu arada Kırım'ı ve Kuban Irmağının kuzeyinde, Kuban ve Azak Denizine dökülen Yeya ırmakları arasında bulunan ve Kırım'a ait olan Nogay ve Çerkes nüfuslu toprakları da ilhak eden ve bu bölgede bir etnik temizlik ve soykırım uygulayan Ruslar, 1783'te Gürcistan'ı (Kartlı ve Kaheti) koruma altına aldılar; ayrıca Mozdok'tan başlayıp Kuban Irmağının sağ (kuzey) yakası boyunca batıda Karadeniz'e, doğuda da Terek Irmağının sol (kuzey) yakası boyunca Hazar Denizi'ne uzanan, üzerinde kale, karakol ve gözetleme kuleleri bulunan müstahkem hatlar inşa ettiler. Bu arada Çerkesya'yı doğudan da, Kafkas Sıradağlarına değin uzanan müstahkem hatlarla çember içine aldılar. Bunun üzerine Çerkesler Türklerden yardım talebinde bulundular, böylece Türk-Çerkes ittifakının ve Anapa kalesinin temeli atılmış oldu (1781). Kuzey Kafkasya halkları (yani Adıge, Çeçen ve Rus korumasındaki hanlık toprakları dışındaki özgür Dağıstanlılar) artan Rus yayılmasına karşı bir tepki olarak İmam Mansur önderliğinde direniş hareketlerini başlattılar, 1787- 1792 Osmanlı-Rus Savaşı'nda Osmanlıların yanında savaştılar, ama savaş Ruslar'ın Anapa'yı ve buradaki İmam Mansur'u ele geçirmesiyle sonuçlandı (1791). Anapa, 1792 Yaş Antlaşması ile Osmanlılara geri verildi. * 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Nisan 1807'de Anapa yeniden Rusların eline geçti. Ama 1812 Bükreş Antlaşması ile, Anapa ile birlikte, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından başlayıp güneyde Bzıb (Psıb) Irmağına ulaşan Çerkesya kıyılarının denetimi, Ruslarca Osmanlılara bırakıldı. Bzıb Irmağından, daha güneydeki Rion Irmağına (Poti'ye) kadar uzanan yerlerin denetimi de (Abhazya Prensliği de dahil), Ruslara bırakıldı (2). Böylece Ruslar, bağımsız bir ülke olan Çerkesya'yı Osmanlı Devleti ile ilişkilendirip ileride işgal etmenin alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlardı.

Çerkesya Kurtuluş Savaşı (1829-1864)

1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlılar Çerkesya'nın kıyı, yani Kuban ve Bzıb ırmakları arasında bulunan kıyı kesiminin denetimini Ruslara devrettiler. Ruslar bunu, tüm Çerkesya'nın uluslararası hukuka göre kendilerine bırakılmış olduğunu ilan ettiler. Çerkesler ise, Osmanlı yönetimine bağlı olmadıklarını, örneğin vergi vermediklerini, sadece müttefik olduklarını öne sürerek,1829 Edirne Antlaşması hükümlerini tanımadılar,ama hukuksal anlamda bir dayanak bulamadılar. Çerkesya tamamı Rusya toprağı sayıldı. Ruslar, 1837'de Karadeniz kıyısı boyunca Anapa'dan Sohum'a değin uzanacak bir kıyı hattı kurma çalışmalarını başlattılar. 1838'de Çerkeslerle çarpışarak, Soçi ve Tuapse ırmakları ağızlarını ele geçirip kıyı boyunca kale ve karakollar kurmaya başladılar. Ayrıca, Gelencik limanından başlayıp ülke içinden geçen ve şimdiki Krasnodar kenti batısına (Kuban'ın kuzey yakasındaki Olginsk Kalesi'ne) uzanan bir hat daha inşa ettiler. 1839 yılı sonunda Çerkesya hem karadan ve hem de denizden tam bir kuşatma altına alınmış, üstelik içeriden ikiye bölünmüş oldu. Ayrıca, doğudan,Yukarı Kuban Irmağından,sınırdan batıya doğru savaşarak ilerleyen Ruslar, Çerkesya'nın Base Ovası'nı işgal ederek Laba Irmağı'na ulaştılar. Laba ve Kuban ırmakları arasında bulunan Base Ovası'nı katliam ve etnik temizlikten geçirdiler, buralarda Kuban Kazaklarına ait stanitsalar oluşturdular. * Base Ovası'ndan doğuya sürülen Adıge ve özellikle Besleney kalıntıları (2 köy), Kabardiya'dan getirilen Kabardey göçmenler ve güneydeki yüksek dağ vadilerinden indirilen Abazalarla takviye edilerek,Büyük ve Küçük Zelençuk ırmakları vadilerine yerleştirildiler. Bu yerleştirme alanında şimdi RF'ye bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti bulunmaktadır. * Öte yandan egemenlik alanı gitgide daralan Çerkesler, 1840 yılı ilkbaharında Karadeniz kıyı hattı ile ülke içinden geçen Gelencik Hattı'na saldırarak bu hatları yıktılar ve kalelerin çoğundan (Şapsığ kıyısındaki kalelerden) Rusları atmayı başardılar. Dağıstan ve Çeçenya'da Ruslar'a karşı mücadele eden İmam Şamil, Çerkeslerle birleşmek için 1846'da Kabardey bölgesine yürüdü, ama Rus işbirlikçisi Kabardey derebeylerinin destek vermemeleri üzerine, birleşme girişimi başarısızlığa uğradı. Şamil, 1848'de Naiplerinden Muhammed Emin'i, Çerkesya'ya gönderdi. Ama tüm çabalara karşın, Çerkeslerle bir bütünleşme, daha açık bir ifadeyle Kuzey Kafkasya düzeyinde bir birleşme sağlanamadı.

Kırım Savaşı ve sonrasındaki Çerkes sürgünü

1853-56 Kırım Savaşı sırasında Çerkesler, Müttefik baskısı nedeniyle Rusların tahliye ettikleri kıyı kalelerini, bu arada Navaginsk (şimdi Soçi), Novorossiysk ve Anapa kaleleri ile Taman Yarımadası'nın bir bölümünü geri aldılar. Ama Müttefikler'in savaşa son vermeleri, kendi çıkarları ile yetinmeleri sonucu, Çerkesler ve Şamil kuvvetleri, eşitsiz güçleriyle Ruslarla başbaşa kaldılar. İmam Şamil'in 1859'da şartlı teslim olmasından (6 Eylül 1859) sonra, naibi Muhammed Emin de Ruslara anlaşmaya vardı (Aralık 1859). 1859'da Adıge derebeyi toplulukları (Beduğ, K'emguy, Besleney, vb ile Abzah/ Abadzehler) ve 1860'da Anapa yöresindeki demokratik Natuhay topluluğu Ruslara boyun eğdi. 1860'da Rus hükümeti, Karadeniz kıyısında yaşayan Çerkeslerin Türkiye'ye gönderilmeleri ve onlardan boşanacak yerlere Rusların yerleştirilmeleri kararını aldı. 1861'de Rus hükümeti, içeride yaşayan ve boyun eğmiş olan Abadzehler de sürgün kapsamına alındılar. Bu durumda Belaya Irmağı batsındaki topraklar ve Karadeniz kıyıları Çerkes nüfusundan boşaltılacaktı. Şapsığlar, 1828'den beri savaşı kesintisiz olarak sürdürüyorlardı. Rus Hükümetinin Mayıs 1862'de yürürlüğe giren bir karar gereğince, topraklarından ayrılmayı reddeden Abadzeh ve Şapsığlara yönelik büyük bir askeri harekat başlattı. Çerkesya'yı kuşatma altına alan Rus asker mevcudu 400 bin idi. Böylece insanlık tarihinin en acı sayfalarından birini oluşturan Çerkes sürgünü başladı (3). * Ruslar, Çerkes köylerini basıp yakmaya, geri dönüşü olanaksızlaştırmak için de tarlaları tahrip etmeye, meyve ağaçlarını bile keserek halkı Karadeniz kıyısına doğru sürmeye başladılar. Bu durum karşısısında önce, Ağustos 1863'te Abadzehler savaştan çekildiler. Şapsığlar da ardından ateşkes imzladılar (Kasım 1863). Kış koşulları, yani Karadeniz'in ulaşıma elverişli olmaması nedeniyle, Şapsığlara 6 Mart 1864'e kadar köylerinde kalma izni verildi. Ruslar, Şubat ve Mart 1864'te, ateşkesin yürürlükte olduğu Şapsığ toprakları üzerinden,henüz boyun eğmemiş olan ve Şapsığların güneyde bulunan Vıbıh topraklarına doğru ilerlemeye başladılar; Vıbıhlar 24 Mart 1864'te Ruslara boyun eğdiler.Ruslar 25 Mart 1864'te,şimdiki Soçi kenti yerinde bulunan eski Rus kalesi Navaginsk'i, çarpışmasız yeniden ele geçirdiler. Nüfuslarının dörtte biri kadarı köle olan Vıbıhlar, Türkiye'ye göç etmek istediklerini Rus komutanlığına bildirdiler ve kölelerini de alarak Türkiye'ye göç ettiler. 1861'de Rusya'da köleliğin kaldırıldığını bilen Osmanlılar, Vıbıh göçünü özendirmek için 1855'te yasaklamış oldukları Çerkes köle ticaretini 1857'de yeniden serbest bırakmışlardı. Rus komutanlığı hazırlanmaları için bir ay süre tanımıştı. Süre tamamlandığında üç dağ köyünün, Ahçıpsı, Aibga ve Pshu köylerinin göç etmedikleri görüldü. Bunun üzerine, bu üç köye yönelik büyük bir askeri harekat başlatıldı, sadece Aibga köyü direndi, 11 Mayıs günü boyunca süren askeri harekat sonucu, köy 12 Mayıs 1864'te boyun eğdi. 21 Mayıs 1864'te Ruslar Kafkas Savaşı'nın kendi zaferleriyle sona erdiğini Mzımta Irmağı yukarısındaki Kbaada Yaylasında (şimdiki Krasnaya Polyana; Çerkesçe- Atkuac köyü çayırında, 'Kopıte') bir dini ayin ve askeri tören düzenleyerek ilan ettiler. Batı Çerkesya bu tarihten başlanarak Çerkes nüfusundan arındırıldı ve Ruslarca ele geçirilen bu yeni topraklar "Kuban Ordusu Yönetim Bölgesi" içine eklendi (4). Boşaltılan bu topraklarda Abadzeh, Şapsığ, Natuhay gibi büyük topluluklar ile Hak'uçlar, Vıbıhlar ve Cigetler yaşıyorlardı. Şapsığların üstündeki, doğusundaki dağlarda barınan ve inatçı direnişçiler olarak tanınan Hak'uçlar (Хьак1уцу) Ruslara boyun eğmeyi ve topraklarından ayrılmayı kabul etmediler. Bunun üzerine Ruslar kıyıdaki Aşe, Psezuape, Tuapse, Soçi ve Mzımta Irmakları havzalarını koruma altına almak ve Hak'uçlara boyun eğdirmek için, Haziran 1865'te Hak'uç Hattını kurdular. Dağların iç yamaçlarına ve geçitlere de askeri birlikler yerleştirerek, Hak'uçları çember içine aldılar. 1865 yılı Sonbaharında kapsamlı bir askeri harekat yuürüten Ruslar Hak'uçları yok ettiler. Ancak Hak'uç direnişi yer yer 1870'li yıllara, direnişçiler ölene ya da anlaşmalar yapılana dek sürdü. Hak'uç kadın, çocuk ve yaşlıları ise açlık ve soğuk nedeniyle barındıkları mağara ve kuytu köşelerde öldüler. Sonunda Hak'uç direnişçilere, 1870'lerde topraklarında kalma ve köy kurma izinleri verildi. Ancak 1880'de Hak'uç sayısı 83'e düşmüştü. 1859 yılı öncesinde Rus işgaline uğramış olan Orta Kuban ve Orta Laba ırmakları solundaki ovalarda küçük bir Çerkes nüfusu, kısmen de iç sürgün (relocation) yoluyla Kuban oblastında bırakıldı. Bu yerlerde bırakılan Çerkes sayısı 1864'te 80 bin dolayında tahmin ediliyordu (5), ülke dışına göç ettirme (deportasyon) politikasının daha sonra da sürdürülmesi nedeniyle Kuban oblastındaki Çerkes sayısı 1897'de, 30 bini şimdiki Adigey ve Şapsığ (Tuapse ve Soçi) bölgelerinde, ayrıca 13 bini de şimdiki Karaçay-Çerkesya'da olmak üzere 43 bine düşmüştü.

Çerkesler Osmanlı topraklarında

Asıl Çerkes nüfusu ise deniz yoluyla Osmanlı topraklarına deporte (sürgün) edildi. Gemilere bindirilen Çerkesler, Karadeniz'in Anadolu kıyılarındaki limanlara (Batum, Trabzon, Samsun, Sinop ve şimdiki Akçakoca) indirildi. Bir bölümü de Varna ve Köstence'ye götürülerek Balkanlar'a yerleştirildi. Göç sırasında açlık ve salgın hastalıklar yüzünden çok sayıda Çerkes öldü. Balkanlar'a yerleştirilen Çerkesler de, 1878 Berlin Antlaşması gereğince, yeniden Osmanlı Asyası ve Afrikası topraklarına göç ettirildiler. Bunlar Anadolu, Kıbrıs, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin, Mısır, Libya ve Tunus gibi boş yer bulunan hemen her yere dağıtılarak yerleştirildiler. Anadolu'ya göç ettirilenler, yoğun olarak Orta ve Batı Karadeniz, Kuzeybatı, Batı, İç Batı, İç Doğu, Orta Anadolu ve Doğu Akdeniz'e, Bingöl, Muş ve Bitlis'e yerleştirildiler. Sürgün ve yerleştirme giderleri Osmanlı Hükümeti'nce karşılandı.

Kafkasya'da kalan Çerkes topluluklarına özerklikler verilmesi

* 1830'da G.V. Novitski'ye yaptırılan bir Rus askeri araştırmasına göre 1.082.200 tahmin edilen ("Kubanskie oblastnıe vedomosti", No.38, 1884) Kuban oblastındaki (Çerkesya) Çerkes nüfusu (aslında 2 milyon), savaş, etnik temizlik ve deportasyon uygulamaları sonucu,1864'te 80 bine, 1880'de 60 bine, 1897'de de 30 bine düşmüştü. Bu sayıya şimdiki Çerkes yöresi Adıgeleri (Kabartay, Besleney) ile asıl Kabartaylar da eklendiğinde sayı, 1897'de 145 bini buluyordu. * 27 Şubat 1917'de Rusya'da Çarlık rejimi çöktü ve Çar II. Nikola tahttan indirildi. Bundan sonra ilk olarak Kuban ve Terek oblastlarında (il) yönetime katılan Çerkesler özerklik istediler ve 1917 Ekim devriminden sonra Dağıstan ve Terek'te yaşayan Kuzey Kafkas halklarını temsil etmek üzere 1 Aralık 1917'de Vladikavkaz'da kurulan Terek-Dağıstan Bölgesel Hükümeti'nde yer aldılar. Bu hükümetin Sovyetleri tanımayan karşı devrimci Kuban ve Don yerel hükümetleriyle birlikte oluşturduğu 'Güneydoğu Birliği', Mart 1918'de Sovyet güçleri tarafından ortadan kaldırıldı. Sovyetlere karşı çarpışan General Denikin 1919'da Kuban ve Terek oblastlarını ele geçirdiyse de, Sovyetler Mart 1920'de duruma yeniden egemen oldular. * Kasım 1920'de Rus SFSC'ye bağlı Dağıstan ÖSSC ve Dağlı ÖSSC kuruldu ve bu kuruluşlar Ocak 1921'de onandı. Dağlı ÖSSC içinde bir ulusal okrug (ilçe) oluşturan Kabardey Çerkesleri, 1 Eylül 1921'de Dağlı ÖSSC'den ayrılarak Kabartay Özerk Oblastı'nı (il) oluşturdular. Sırasıyla, 12 Ocak 1922'de, şimdiki Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti yerinde Karaçay-Çerkes, 16 Ocak 1922'de Kabardey-Balkar ve 27 Temmuz 1922'de Adigey özerk oblastları ve en son 23 Eylül 1924'te de, Karadeniz kıyısında Şapsığ Ulusal Rayonu (ilçe) oluşturuldu. 5 Aralık 1936'da Çerkes nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı Kabartay-Balkar ÖSSC; 3 Temmuz 1991'de de, daha az sayıda bir Adıge nüfusunu barındıran Adıgey (ya da Adıge) ve Karaçay-Çerkes oblastları da birer cumhuriyet oldular. Bu üç cumhuriyet, şimdi Rusya Federasyonu (RF) içindedir. Şapsığ Ulusal Rayonu ise 24 Mayıs 1945'te kaldırıldı, ancak Şapsığlar'a (toplamı 12 bin) 1999'da, RF içinde koruma altında küçük bir yerli toplum statüsü tanındı, dilleri yerel birimlerde (komponent) kullanılan eğitim (seçmeli ders) dilleri arasına alındı. 2002'de, Şapsığlar dışında, RF'deki Çerkeslerin toplam sayısı 712.244'e ulaşmıştı. Ülkelerine göre Çerkesler 19. yüzyıldaki Çerkes Sürgünü sırasında Kafkasya'daki yurtlarından Osmanlı İmparatorluğuna sürgün edilen Çerkeslerin boy-kabile düzenleri yerlebir edildiği gibi şiveleri de bu yıkımdan etkilenmiştir; zira, sürgün öncesi Kafkasya’da ve bugün diasporada (хэхэс) konuşulan en yaygın Batı Çerkesçesi ağzı, nüfusları itibarıyla Abzehlerin konuştuğu ağız iken, Kafkasya’da Abzeh ağzı konuşan tek köy Adigey Cumhuriyeti’nde bulunan Hakurine Hable (Şovgenovski)’dir ve Kafkasya’da kalmadığı için Çerkes diyalektolojisinde adları geçmeyen Hatukaylar birkaç köy dışında Kayseri-Pınarbaşı’nda yaşarlar (18 köy). Bugün Kafkasya'da Batı Çerkesçesi konuşanlar Doğu Çerkesçesi konuşanların beşte biri kadar iken; Kafkasya dışı Çerkes diasporasının yoğun olduğu Osmanlı coğrafyasında kurulan Türkiye, Ürdün, Suriye ve İsrail'de ise bunun tersidir. 2010 yılı rakamlarına göre Rusya Federasyonunda Çerkeslerin nüfusu 712.072 kişi olup bölgelere göre dağılımı şöyledir: Kabartay-Balkarya 490.453, Adigeya 109.699, Karaçay-Çerkesya 56.466, Krasnodar Krayı 13.800, Stavropol Krayı 10.380 Çerkes kaynaklarına göre, Rusya Federasyonunda bugün idari ve kültürel olarak birbirinden bağımsız altı Çerkes/Adığe grubu bulunmaktadır: #Adigey cumhuriyetinde yaşayan ve ady kodlu Batı Çerkesçesini konuşanlar: aдыгейцы «adıgeyler» (Batı Çerkesleri/Batı Adığeleri, Kuzey Çerkesleri) #Karaçay-Çerkesya cumhuriyetinde yaşayan ve kbd kodlu Doğu Çerkesçesini konuşanlar: черкесы «çerkesler» (Doğu Çerkesleri/Doğu Adığeleri) #Kabartay-Balkarya cumhuriyetinde yaşayan ve kbd kodlu Doğu Çerkesçesini konuşanlar: кабардинцы «kabardinler» (Doğu Çerkesleri/Doğu Adığeleri) #Krasnodar Krayı ile Adigey Cumhuriyetinde ady kodlu Batı Çerkesçesini konuşanlar (2002 yılından beri): шапсуги «şapsuğlar» (Batı Çerkeslerinden Şapsığlar) Günümüzdeki Adıgeyler (aдыгейцы) ve Çerkesler (черкесы) 1897, 1926 ve 1939 nüfus sayımlarında sadece "Çerkes" (ya da "Adıgey") adı altında ortak bir sayı olarak verilmiş, 1959 nüfus sayımı ile birlikte nüfus toplamı,"Adıgey" ve "Çerkes" adları altında birbirinden ayrı verilmeye başlanmıştır. 2002 sayımından beri "Şapsığ" etnik adı da eklenmiş ve böylece Çerkeslerin/Adığelerin (aдыги) etnik ad listesi dörde çıkmıştır: Adıgeyler, Çerkesler, Kabardeyler, Şapsığlar. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya Federasyonu, Çarlık Rusyası dönemi de dahil olmak üzere, tarihinde görülmemiş şekilde etnik yapı bakımından homojen (% 81,5 Rus) duruma gelmiş olup, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının yarattığı ağır travmanın etkisi altında bulunan Rusya Federasyonu’nun siyasi ve askeri kadroları, Slav kökenli (Rus, Ukraynalı, Slav Kazağı) nüfusun Moskova yönetimi ve yerel yönetimler üzerindeki milliyetçi baskısı altında kalmaktadır. Ancak, federe cumhuriyetlerin ve diğer idari birimlerin (kray, oblast, okrug ...) yönetimleri, Moskova’nın merkezi güçlendirme çabalarının aksine, Sovyetler Birliği döneminde elde edilen ekonomik, siyasi ve kültürel özerklik sınırlarını genişletmeye çalışmaktadır. Rusların "merkezin ağırlığını hissettirme" çabaları ile Rus olmayan yerel halkların "merkezden uzaklaşma" çabaları gerilim yaratmakta ve olası bir kırılmadan korkulmaktadır. 1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 baharında Adigey'e bilimsel çalışma üzerine giden Gürcü tarihçi Simon Canaşia’ya Şapsığların bölgesi Cubga’da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar o günleri şöyle anlatmıştır:

Adigey Çerkesleri

Günümüzde Adigey Cumhuriyeti’ndeki Çerkeslerin (Rusya'daki resmi adları: Adigeyler) çoğunu Bjeduğlar ve Çemguylar oluşturur. Bjeduğ ve Çemguy ağızlarını konuşanların sayısı Kafkasya’daki nüfuslarıyla ters orantılı olarak Türkiye’de ve diğer ülkelerde nispeten azdır; Temirgoylar (Çemguylar) diasporadaki en küçük Çerkes topluluğudur. #Besleneyler 1 köyde yaşarlar: Krasnogvardeyski rayonunda Уляп (Къэнокъуей) köyü. ||2002 ||1979 ||1959 |- |- |Ruslar (Русские)|| 270.714 (61,53 %) || 288.280 (64,48 %) || 285.626 (70,63 %) || 200.492 (70,42 %) |- |Batı Çerkesleri (Адыгейцы) || 107.048 (24,33 %) || 108.115 (24,18 %) || 86.388 (21,36 %) || 65908 (23,15 %) |- |Çerkesler/Şercesler (Черкесы) || 2651 (0,60 %) || 642 (0,14 %) || 173 (0,04 %) || 71 (0,02 %) |- |Kabardeyler (Кабардинцы) || 519 (0,12 %) || 309 (0,07 %) || 126 (0,03 %) || (0,00 %) |- |}

Krasnodar Çerkesleri

Krasnodar Krayındaki nüfus: Diasporada Şapsığların sayısı Abzehlere yakın olup onlardan sonra gelirler. Şapsığların tarihi topraklarının büyük bölümü bugünkü Adigey Cumhuriyeti’nin sınırları dışında kalmıştır ve Adıgey’deki küçük bir grup dışında Şapsığlar bugün Krasnodar Krayı’nın Tuapse ve Lazarevsk ilçelerine bağlı köylerde yaşamaktadırlar(yaklaşık 10 bin). 1924-1945 yıllarında feshedilene kadar Şapsığ Ulusal Rayonu döneminde Şapsığcanın gelişimi için adımlar atılsa da, Adigey Cumhuriyeti’nin dışında kaldıklarından günümüzde anadillerinde eğitim ve yayın hakkından yararlanamamaktadırlar. Diaspora’da ve Kafkasya’da 1920’den önce Şapsığca ve Kabardeyce başlıca yazı dilleri idiler ve Adıgece Mevlid bir ibadet dili olan Şapsığ lehçesinde kaleme alınmıştır. Besleneylerin Krasnodar Krayı'nın Uspensk rayonunda 2 köyü vardır: Кургоковский (Кургъокъуей), Коноковский (Бэчмырзей)

Stavropol Çerkesleri

Stavropol Krayındaki nüfus:

Karaçay-Çerkesya Çerkesleri

Karaçay-Çerkesya Cumhuriyetindeki nüfus: Besleneylerin Karaçay-Çerkesya'da 2 köyü vardır: Бесленей (Тхьастыкъуей), Вако-Жиле (Дохъчокъуей)

Kabartay-Balkarya Çerkesleri

Kabartay-Balkarya Cumhuriyetindeki nüfus: Diyasporada Doğu Çerkesçesi konuşanların sayısı az olup Kafkasya'dakiyle ters orantılıdır. Türkiye’deki Çerkesler içinde dillerini en iyi koruyan grup olan Kabardeylerin en yoğun yaşadığı bölge, esas olarak Kayseri ve Sivas’a bağlı köylerin bulunduğu Uzunyayla ile Maraş-Göksun ilçesidir. ||2002 |- |Osetler (Осетины) || 459.688 (65,1 %) || 445.310 (62,7 %) |- |Ruslar (Русские) || 147.090 (20,8 %) || 164.734 (23,2 %) |- |Kabardeyler (Кабардинцы) || 2.802 || 2.902 |- |}

Osmanlı Çerkesleri

Osmanlı'da (ve ondan miras Türkiye ile Orta Doğuda) Çerkes nitelemesi Adığeler dışında ayrıca Abazalar, Abhazlar, Osetler, Karaçaylar ve Balkarlar gibi farkli dil ailelerinden dilleri konuşan Kuzey Kafkasyalıları topluca belirtmek için yaygın biçimde kullanılır ve bu tanıma Çeçenler ile Dağıstan dillerini konuşan Kafkas halkları da dahil edilir. Ancak, son yıllarda Çerkes ifadesinin kullanılması bir şekilde Adığelerle sınırlandırılmıştır. Gürcistan'dan ayrılıp bağımsızlıklarını ilan eden Abhazya ile Güney Osetya halkı kendini Çerkes olarak görmez ve Çerkes günümüzde Adığe ile sınırlanmıştır. Türkiye'de ve diğer Osmanlı diasporasında (хэхэс) Çerkes (Arapça Şerkes) terimi dar ya da geniş anlamda kullanılıp kullanılmamasına göre farklı tanımlanır ve daha çok Kuzey Kafkasyalıları kapsayacak kadar geniş tutulur: Şapsığca Türkiye’de 1923 yılına değin, Kabardeyler dışında Osmanlı Adiğeleri arasında bir yazı ve ibadet dili olarak kullanılıyordu. *Batı Çerkesleri **Abzehler: Samsun, Sinop, Tokat, Balıkesir **Şapsığlar: Samsun, Balıkesir, Bolu, Aydın, Sakarya **Bjeduğlar: Çanakkale (Biga ilçesi yöresi) **Hatkoylar: Kayseri (Hatkoy/Hatukay/Hatukuay Çerkesleri dünyada yalnızca Türkiye'de yaşamaktadırlar) **Çemguylar: Düzce **Mehoşlar: Samsun (Alaçam ilçesi) *Doğu Çerkesleri **Kabardeyler: Kayseri, Tokat, Sivas **Besleneyler: Çorum, Amasya *Ubıhlar: Balıkesir, Bolu, Sakarya, Samsun Türkiye'de hem yazı dilinde hem de halk arasında Çerkes terimi Adığe olmayan (Abaza, Abhaz, Oset, Karaçay-Balkar, Çeçen-İnguş, Dağıstan) bütün Kuzey Kafkasyalıları topluca adlandırmak için de yaygın biçimde kullanılır.

Kıbrıs Çerkesleri

15. yüzyılda

Memluk Çerkesleri

olarak Kıbrıs'a ayak basan Çerkesler, 19. yüzyılda ise bir sürgün sonucu gelmiş ve yerleştirilmişlerdir. Kıbrıs'ta Çerkes denildiğinde gerek halk arasında gerekse araştırmacılar arasında hem Adığeler hem de Abhazlar algılanmaktadır. Eylül 1864'te İstanbul'da 3 Yunan gemisine bindirilen kadınlı erkekli 2.700 Çerkesten oluşan grup iki haftalık yolculuğun ardından Kıbrıs’a varmış, 1.400 den fazla Çerkes ise yolculuk sırasında can vermiştir. Ocak 1865’e gelindiğinde hayatta kalan Çerkeslerin sayısı sadece 300 kişi idi. Gelen Çerkeslerin sayısının o dönemde daha fazla olabileceğine rağmen, o dönemde gerek Kıbrıslı Rumların, gerekse Kıbrıslı Türklerin tepkilerinden dolayı, Çerkeslerin Kıbrıs'a iskanı sınırlı tutulmuştur. Rumeli Eyaleti Valisi Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa 600 göçmen ailesinin kışı geçici olarak Priştine ve Vuçıtrın kazalarında geçirmelerini sağlamıştır. Kosova’daki Çerkesler 1876 Bulgar isyanının bastırılmasında ve 93 Harbi (1877–1878) sırasında takviye kuvvet olarak kullanılmıştır. Kosova'da Priştine'ye yakın mesafede Stanovça ve Miloşevo köylerinde yaşayan 300-400 kişilik Çerkes/Adığe topluluğudur. 1995’te Hasan Mercan'ın Prizren'de yayımlanan Kosova Türklerinin Çığ adlı dergisinde Kosova'daki bu Çerkes topluluğuyla ilgili röportajın yayımlanmasından sonra Çerkeslerin varlığı duyulmuş oldu. 1998-1999 Kosova Savaşında seslerini duyuran Abzeh boyundan Kosovalıların Adıgey’den kısa sürede gideceklerine dair karamsar tahminlerin aksine, Adigey’e gelen yaklaşık 200 Yugoslavyalı Çerkesten sadece 30 kadarı Almanya’ya ve Türkiye’ye gitmiştir.

Suriye Çerkesleri

Memluklar döneminde Mısır’ın hakimiyeti altında bulunan Suriye’deki garnizonlarda önemli sayıda Çerkes vardı ve bunlar varlıklarını Osmanlı döneminde de sürdürmüş olsalar da, Suriye’de bugün Çerkes diasporasını oluşturanlar 19. yüzyılda, Çerkes Sürgününde buraya gelenlerin torunlarıdır. Osmanlı yönetimi birkaç amaç güderek tampon Çerkes yerleşimleri kurmuş, yerli halka kıyasla daha yüksek tarım tekniğine sahip Çerkeslerle boş toprakları değerlendirmiştir. Osmanlı Devleti’nin iskan politikasının bir sonucu olarak 1860’lı yılların ortasında Suriye’ye yerleştirilmeleri Kuzey Kafkasya’dan doğrudan ve Balkanlar’dan olmak üzere iki aşamada gerçekleşmiştir. 1860 ortalarında Kuzey Kafkasya’dan gelen ilk gruplardan biri Suriye’nin kuzeyine, Maraş sancağına yerleştirilmiştir. Daha sonra, 1872 yılında bine yakın Çerkes, Hama ve Humus şehirleri civarına ve Havran Sancağı sınırları içindeki Golan Tepeleri’ne yerleştirilmiştir. Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’dan Suriye’ye göçü küçük ölçülerde de olsa 1920’li yılların başına kadar sürmüştür. Çerkesler yoğun olarak Golan Tepeleri’ne Mavera-i Ürdün’e, Hama, Humus ve Halep kentlerinin yakınlarına yerleştirilmişlerdir. Kurdukları Amman, Ceraş, Kuneytra ve Mumbuc köyleri zamanla büyüyerek kentlere dönüştür. Son grup Çerkes göçmeni II. Dünya Savaşı’ndan sonra gelen ve çoğunlukla Almanlara esir düşen ve savaştan sonra Kuzey Kafkasya’ya dönmeyen Kızılordu’nun eski askerleri ile 1942’de Kuzey Kafkasya’nın Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyası tarafından işgalinde Alman ordusuna alınan gençlerdir. Bugün Suriye’de çoğunluğu Şam, Halep ve Humus’ta yaşayan 90 ila 100 bin Çerkes vardır ve bu "Çerkes" nitelemesi geniş anlamda olup Adığeler dışında ayrıca Oset, Çeçen ve Avarları da kapsar.

Ürdün Çerkesleri

Ürdün’de 120.000 kadar Çerkes bulunuyor ve bunların büyük çoğunluğu da başkent Amman’da yaşamaktadır. 1868’den başlayarak Kafkasya'dan Osmanlı Anadolusuna sürülen ve oradan da Osmanlı Ürdününe yollanan ilk Çerkesler daha çok Şapsığlardan oluşuyordu. Bu ilk gelen Çerkesler iki farklı güzergah izlemişlerdir; deniz yoluyla gelenler Şam üzerinden, kara yoluyla gelenler ise Halep üzerinden Ürdün'e ulaşmışlardır. Ebu Guş yerleşimindekiler ise Memlukler dönemi Çerkeslerine dayanır. Kfar Kama'dakiler Kfar Kama Şapsığcası denen ağızları okulda öğretilmektedir.

Memluk Çerkesleri

Mısır ve Suriye’de 267 yıl varlık gösteren Memluk Devleti, sultanlarının eğitim aldıkları askeri okullara (tıbak) göre, Bahri Memlukler ya da Türk Memlukler (1250–1382) ve Burci Memlukler ya da Çerkes/Çerkez Memlukler (1382–1517) olmak üzere iki dönem halinde ele alınır. Nil Nehrindeki bir adada bulunan tıbakta yetiştirilen memlukler (kölemenler) dönemi Bahri olarak adlandırılırken Kahire’de bulunan Kalat’ul-Cebel’de eğitimini almış olan memlukler dönemi Burci olarak tanımlanır. Bahriler döneminde Mısır’a getirilen memlukler Kıpçak ülkesi ve Maveraünnehr gibi Türk havzalarından satın alındığı için bunların çoğu Türk kökenli (özellikle de Kıpçaklar) olurken, Burci Memlukler Kafkasya’dan getirildiği için Çerkesler (geniş anlamda Kuzey Kafkasyalılar) ve Gürcüler gibi Müslüman değişik Kafkas halklarından olmakta idi.

Mısır Çerkesleri

Mısır’da Çerkeslerin varlığı Memluk döneminde başlamıştır. Burci Memlukler ya da Çerkes/Çerkez Memlukler (1382–1517) denen ikinci dönemde iktidara gelip yönetimde ve orduda büyük bir nüfus oluşturan Çerkeslerin (geniş anlamda Kafkasyalılar) hanedanlığı Osmanlı egemenliğine kadar sürmüştür. 1517’de Yavuz Sultan Selim Mısır’ı Osmanlı’ya bağladıktan sonra yönetimi yine bir Çerkes’e bırakmıştır. Çerkes Emirleri İstanbul’a bağlı olarak Mısır'ı 1871 yılına kadar yönetmiştir. Çerkeslerin Mısır’daki etkinliği 1871’de 500 Çerkes komutanın Kahire kalesinde tuzağa düşürülerek öldürülmesinden sonra sona ermiştir.

Ebu Guş Çerkesleri

İsrail'de Kudüs'ün 10 km batısında yer alan 6 bin kişilik Ebu Guş (أبو غوش) kasabasındakilerin 5 bin kadarı Çerkes olup kökleri Memlukler dönemi Çerkeslerine dayanır. Birçoğu çocuklarını eğitim için Türkiye'ye gönderen Ebu Guş kasabası sakinleri günlük yaşamlarında İbranice, Arapça ve İngilizce konuşmaktadırlar. Adığelerin "Gış" soyundan olabileceği söylenen bu Çerkeslerin Memlük asıllı sipahi savaşçılar olduklarına dair Osmanlı arşivlerinde bilgi bulunmaktadır. 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Mısırdan getirilmiş olan bu savaşçı Çerkeslerin görevi, Kudüs'e gelen Hıristiyan ve Yahudi hacıların yol güvenliğini sağlamaktı. "Osmanlı Şövalyeleri" olarak tanımlanan bu Sipahi askerlerinin vergi toplamak gibi bir görevleri de vardı. Adığelerde iki farklı toplum yapılanması görülür: aristokratik Çerkesler olarak da adlandırılan ve beyleri/kahyaları olan ve yalnızca köleleri çalışan Doğu Çerkesleri (Kabardey, Besleney) ve Batı Çerkesleri (Bjeduğ, Çemguy) ile demokratik Çerkesler olarak da adlandırılan ve beyleri olmayan ve köleleriyle birlikte kendileri de çalışan Batı Çerkesleri (Şapsığ, Hakuç, Abzeh). Çerkes Sürgününde Kafkasya'da kalanlar esas olarak ilk grup iken, Kafkasya'dan çıkıp diasporayı oluşturanlar ise ikinci gruptaki Çerkeslerdir. Çerkes sülale damgaları (лъэпкъ тамыгъэ) günümüzde de bilinmekte olup her sülale/tlepk (лъэпкъ) farklı damga şekline sahiptir.

Aile

Aile

reisi ve bütün kararları alan babadır ve onun kararları emir niteliğindedir.

Kaşenlik

Kaşenlik

, habze (хабзэ) kuralları çerçevesinde, evli ya da nişanlı olmayan bekar kız ve erkeklerin arasındaki arkadaşlık ilişkisi olup bu ilişkiyi sürdüren her ikisine de kaşen (къэщэн) adı verilir. Genç kız ve erkeğin ne kadar uzak olursa olsun akraba (aynı sülaleden/tlepkten) olmaması gerekir. Tanışma sürecinde akraba olduğunu öğrenen gençler kaşen olmamaktadır. Eskiden genç kız ve erkeğin aynı köyden olması yasaktı. Günümüzde ise hoş karşılanmamakla beraber izin verilir. Gençler birbirlerine saygılı davranmak zorundadır. Kız, genç erkekle tanışmak istemediğinde, erkek kızı rahatsız etmez. Çerkeslerin yazılı olmayan habze kurallarına uymak zorundadırlar. İki kardeş aynı anda toplantıda bulunmaz. Öncelik büyük kardeşindir. Kaşenler topluluk dışında buluşamazlar. Zehes esnasında genç erkeğin ayağa kalkması ve "toplum müsaaade ederse ..... hanıma kaşenlik teklif ediyorum" demesiyle gerçekleşmesi adettendir. Genç kız da ayağa kalkarak cevap verir eğer ortamda akrabadan bir büyüğü varsa ona vekalet verir. Genelde köyün gençlerinin misafir kızlara kaşenlik teklif etmesi adeti vardır. Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde (ceug), toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Sorumluluğu "thamate" adı verilen bir kişide olan bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Kız ve erkeklerin karşılıklı oturduğu bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yeri de sayılmaktadır, zira kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda Çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler.

Kaşenlik

, Çerkeslerde sosyal dayanışmaya, toplum bütünleşmesine katkı yaptığı gibi, toplum düzenini sağlamada çok önemli bir işlev görmektedir ve esas olarak evliliğin ilk adımıdır. Çerkeslerin çoğu kaşenlik süreci sonunda evlenmişlerdir. Her Çerkesin kaşeni vardır, fakat her kaşenlik evlilikle sonuçlanmaz. Pseluk ile başlayıp daha sonra da devam eden kaşenlik Çerkeslerde ciddi ve şaka kaşenlik olmak üzere iki tipte görülür. Şaka kaşenlik (semerko) sadece bir toplantı süresince yapılır ve gençlerin her toplantıda farklı kaşeni olabildiği için bir Çerkez kızının ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Ciddi kaşenlik ise evliliğe yöneliktir ve başka toplantılarda da devam eder. Yapılan bir araştırmada küreselleşme ile beraber kaşenlik kavramının azaldığı ve kaşenlik geleneğinde bozulmalar olduğu tespit edilmiştir. Bir Çerkes atasözü «köpek niteliklerini üç yaşında, at dokuz yaşında, erkek otuz yaşında gösterir» der. Bunun yanında Çerkes olmayanlardan kız alıp vermemek şeklinde sürdürülen bir tavır gelenek ve göreneklerin daha az değişime uğramasında etkili olmuştur.

Atçılık

Çerkeslerde gelişmiş bir atçılık kültürü görülür. At (şı шы) Çerkesler için değerli bir binit aracı idi. Çerkesler atı yalnızca binmek için yetiştirirler ve ancak aygırlara ve iğdiş edilmiş atlara (alaşe алащэ, şıhu шыхъу) binerlerdi. Atı iğdiş eden kişilere şıseç’ (шысэкӀ) denir. Kısraklar (şıbz шыбз) sadece üreme amacıyla tutulurdu. En varlıklı ve nüfuzlu at yetiştirici olan Çerkes beylerinin (pşı) sürüleri hiçbir zaman 150-200 kısrağı geçmezdi. Eskiden bey ailelerinin kendi adlarıyla anılan at ırkları vardı. En ünlü Çerkes atı (adığeş адыгэщ) ırkları Karaçay-Çerkesya'daki Zelençuk vadilerinde Şoloh (щолэхъу) ve Adigey'deki Beçkan (бэчкъан) idi. Bunlardan başka Zelençuk vadilerinde Alheskir (алъэскир), Hağundoko (хьэгъундокъуэ), Hatohşoko (хьэтэхъушокъуэ) ırkları ile Yeceruakay'da Yivuan (иуан) ırkı atlar biliniyordu. Diğer Çerkes cins at ırkları arasında Abuk (абыку), Açetır (ачэтыр), Ağan ya da Yeğan (агъэн, егъэн), Huara (хуарэ), Jaje (жажэ), Jeraştı (жэращты), Juhar (жухьэр), Kaban (къэбан), Kokşavul (куэкушаул), Kundeyt (къундет), Kuratı (къураты), Şeceroko (шэджэрокъуэ), Trama (трамэ), Yeseney (есэней) sayılabilir. Yüz yıldan fazla süren yıkıcı Rus-Kafkas Savaşı ve sürgün Çerkes at cinslerinin çoğunun yok olmasına yol açmıştır. 20-30 Çerkes atı ırkından bugün sadece Şağdiy (шагъдий) kalmış olup dünya atçılık literatüründe "Kabardin" olarak bilinir ve en iyi dağ atlarından biri kabul edilir. Çerkes eyerinin (Batı онэгу Doğu уэнэ, уанэ) ön ve arkası iki çıkmalıdır ve bu yönüyle Asya ve Avrupa eğerlerinden farklıdır. Uzunyayla atları 1864 yılında Kafkasya’dan Anadolu’ya gelen Kabardey Çerkeslerinin beraberinde getirdikleri atların yetiştirilmesi ile ortaya çıkmış bir at ırkıdır. At ırkları arasında önemli bir yer tutan bu atlar ismini yetiştirildikleri İç Anadolu Bölgesi'nin Uzunyayla yöresinden almışlardır. Baş uzunluğu Malakan atı hariç Anadolu atlarının hepsinden uzun olduğu gibi, Türkiye atları içinde kulak uzunluğunun baş uzunluğuna oranı en küçük olanıdır. Çerkes at kültürünü habze şekillendirir. Bir kadının veya yaşlının önünden atla geçmek büyük ayıptır. Atlı 30-40 metre kala atından iner, karşılaştığı kişi yürüyorsa saygılı bir şekilde durur ve sağ taraftan geçmesini bekler. Karşılaştığı kişi duruyorsa, atının dizginlerinden tutarak saygılı şekilde yanından geçmesi gerekir. Bir kadınla veya büyükle atın üzerinde oturarak konuşmak ayıptır. At çalmak yiğitlik sayılır. Çerkesler at çalmayı (тыгъон, тыгъун) asla hırsızlıktan (тыгъоныр, тыгъугъэр) saymadılar ve at çalıp getirmeyen delikanlıya da kız vermediler. Abhazlarda da at çalıp getirmeyen delikanlıya kız vermezlerdi. Kafkas-Rus savaşlarında, Çerkesler için en büyük prestij, akınlarla Rus askerlerinin bulunduğu yerleri basıp, oradan onların atlarını almaktır; bu baskınlarda elde edilen ve getirilen atlardan dolayı, zamanla evlenmek isteyen delikanlıların Rus birliklerine baskın yapıp at getirmesi istenmiş; bu yüzden de Türkiye’de böyle bir algı oluşmuştur; biraz da espri konusu yapılarak, biraz da abartılarak “Çerkesler, at hırsızı” denilmiştir; halbuki bu at getirme meselesi, Çerkeslerin cesaretinin bir göstergesidir. Çerkeslerde başlık, Kafkasya'da evlenecek gencin sınırı aşıp Ruslardan bir at çalıp getirmesi ve atı kızın dayısı, amcası ya da oğullarından birine vermesi ve böylece yiğitliğini ispat etmesi şekli ile başlamıştır.; (Göl İnsanları): Çerkez olur da çalmasını bilmez mi? Çerkezler toptan at hırsızı olurlar, at da çalmadın mı sen?; (Damağası 1977): Dedimdi ben ama... At hırsızı Çerkez Memdali alçağının dostluğu buraya kadar... *Reşat Nuri Güntekin (Değirmen): Sarıpınar'ın dağ köylerinden birinde Çerkez Murat diye bir at hırsızı yaşardı. *Mustafa Necati Sepetçioğlu (Cevahir ile Sadık Çavuşun Buğday Kamyonu): Sen diyordun daha dün a be emmi; Çerkezlerden çıksa çıksa at hırsızı çıkar diyen sendin bre. *Aziz Nesin. Oturdu yol ağzındaki Ulupınar yalağının taşına, derin düşüncelere daldı. ’’Düşmanlarımız, evet, evet düşmanlarımız Çerkes'in adını at hırsızına çıkarmışlar. Çerkes'in at çaldığı yalan, tövbe yalan... Çerkes at çalmaz da, ya atını çaldırır mı? Vay başıma!... Hangi kahpe dölü çaldı atımı... At değil küheylan... Akıtma'sına kurban olduğum... Tek ayağı sekili yanık al atım!... Çerkes Apti atını çaldırmış, derler de tefe-kor çalarlar. Ulan Çerkes kısmı atını çaldırır mı hey eşek Apti, hey Avanak Apti... Ulan, sen Çerkeslerin de adını batırdın. Nedir başıma gelen!... Ulan, at çalar diye yalan yere Çerkes'in adını çıkarmışlar, düşmanın gözü kör olsun... Şimdi de bu Çerkesler bir ata sahip olamıyor diye-kabilemizi rezil ettik...’’ Çerkes Apti ağlayacak gibi oldu, başını iki avucumun arasına almış, dirseklerini dizlerine dayamış acı acı düşünüyordu.; (İt kuyruğu 1953): Dedesi dersen, Çerkez eşrafından at hırsızı. == Kültür Giyim Kuşam Geleneksel kadın kıyafetleri (бзылъфыгъэ шъуашэр) çok çeşitli ve süslü olup bölgeye, kabileye, aileye ve sınıfa göre değişir. Ergenliğe adım atışından itibaren evlenene kadar kadınların giydiği korse/sutyen ya da şohtan (шъохътан) keçi ya da kuzu derisinden işlenmiş sahtiyan (сэхътан) denen ince ve yumuşak deriden yapılır ve bunlar biçim, malzeme, kullanım amacı, işlev ve yapılış biçimi yönünden Avrupa korselerinden ayrılır. Bey (пщы) ve soylu (оркъ-лӀэкъолӀэш) kızları için kırmızı sahtiyan, özgür aileler (шъхьафит лӀакъохэр) için de kahverengi sahtiyandan dikilirdi. Şohtanlar gece gündüz giyilir ve yatarken ağaç ya da boynuzdan yapılma küçük çubukları (дасэ) çıkarılıp sabah kalkarken yerlerine takılırdı. Bu şohtan çubukları önden iki adet, arkadan ise sırt kemiklerine denk gelecek şekilde bir adet olurdu. Evlenip başka bir aileye giden kadınlar şohtanlarını çıkarıp birine verirlerdi, zira Çerkeslerde evli ya da dul kadınlar şohtan takmazlar. Patiska (чэсэй) bezden dikilen içlik/fanila (джэнэкӀакӀо) boyun kısmı alınmış (пшъэихыгъэу), kolsuz ve diz üstüne uzanacak boyda olan bir iç giysisidir. İçliğin üstüne giyilen entari (джанэр) kolları uzun ve uçları bolca olup ipek, atlas (алтэс), saten (ластыч) ve basma (басымэ) kumaştan dikilir ve en çok işlemeli (хьалъэгу зыхэлъ) ipek ve atlas kumaşlar seçilir ve kaftanla aynı renkte olmasına özen gösterilirdi. Entari üzerine giyilen ince belli ve vücudu saran manto (кӀэкӀы) uzun kollu ve kol uçları bölünmüş ve açılır olup düğme ve düğme ilikleri bulunurdu. Mantonun etekleri pileli (ыкӀэ блэ зэхэгъэчъыгъэу) ve serbest/dalgalanır (зиутэу), boyun yakası dik olup gümüş düğmelerle iliklenirdi. Manto üstüne boynu yakasız kaftan (сае) bel hizasında düğme ve iliklerle düğümlenirdi. Kaftanın kolu kısa olup dirseğe kadar erişmez, kollara yassı kaşık biçimli uzun bir kol eki (Ӏэшъхьэбэлагъ) eklenirdi. Kaftanın ense (пшъэб) bölümü ve ön kısmı, eteğin açıldığı bölümler, kaftanın uç ve kol eki kısımlarının üzerleri işlemelidir. Kol eki ile kollarında da altın işlemeli yumuşak süsler bulunurdu. Kaftan üzerinde gümüş düğmelere uygun düşecek bir gümüş kemer (бгырыпхыхэр) bulunur, gümüş omuzluk/apolet (тэмэтелъ) takılırdı. Kaftanın ön kısmındaki gümüş çiviler (Ӏунэхэр) bazen büyük olurdu. Gümüş kemer üzerindeki kösteğe/kancaya (блэрыпс) bağlı dörtgen (плӀэмый), üçgen (щэнэбз) ya da silindir (сырб) biçimli bir gümüş çanta (тхылъылъ) da bulunurdu. Kadın şapkaları (пэӀохэр) değişik tiplerde olur. Bayramlık elbiseler daha çok ipek ve kadifeden yapılırdı. Kadın kıyafetlerinde geleneksel renkler olarak nadiren görülen mavi, yeşil ya da parlak tonlar yerine daha çok beyaz, kırmızı, siyah ve kahverengi görülür. Geleneksel erkek kıyafetleri (адыгэ хъулъфыгъэ шъуашэр) esas olarak geniş kollu çuha kaftan (Doğu цей Rusça черкеска çerkeska), gömlek, pantolon, ayakkabı ve kalpaktan oluşur. Kaftan üzerine bele takılı kama (къамэ) ve kılıç bulunurdu. Savaşçılar savaşırken ayakbağı olmaması için kısa kollu kaftan giyerlerdi. Sosyal sınıfına bağlı olarak erkek giyiminde renkler değişkenlik gösterir. Beyaz renk beyler (пщыхэр) tarafından kullanılırken, soylular kırmızı rengi, köylüler ise gri, kahverengi ve siyah rengi seçerlerdi.

Müzik

Çalgı

Adığelerin çok değer verdiği ve hepsinin de çok severek dinlediği müzik aletleri Kamıl, Şıç’epşıne ve Pheç’iç'tir. *Üflemeli çalgılar **Kamıl ya da Çerkes flütü veya kavalı (къамыл): çalan kişiye kavalcı/flütçü (Batı къамылапщ, Doğu къамылэпщ) denir ve esas olarak, aynı adla (Batı къамыл, Şapsığca къамыш) anılan göl kamışı (Schoenoplectus lacustris, Scirpus lacustris) bitkisinin saplarından yapılırken, daha sonraları odundan ve metalden yapılıp, gümüş gibi değerli madenlerle de süslenmeye başlanmıştır. Karaçay kökenli Türkolog Ufuk Tavkul'a göre Çerkesçedeki kamıl kelimesi Ogur grubundan Ön Bulgarların dili olan Kuban Bulgar Türkçesinde “kamış” anlamına gelen “kamıl” kelimesinden (LiR Türkçesi: kamıl ŞaZ Türkçesi kamış) geçmiştir. Kamıl, Çerkeslerin en eski enstrümanı olup toplayıcılık döneminden sonra gelen çobanlık döneminin ileri zamanlarında Adığe müzik yaşamına girmiştir. Geçmişte Adığe düğün eğlentilerindeki (джэгу) ana çalgılarından olan kamıl, 19. yüzyıldan sonra Pşıne adı verilen mızıka/akodeonun Çerkes yaşamına girmesinden sonra artık kullanılmamaktadır. **Bjamiy: öküz boynuzundan yapılan bu aletin bir tarafı beyaz, bir tarafı siyah renktedir. Çerkes halk şarkıları temelde insan sesiyle şekillenir ve ezgiye çok seslilik hakimdir. Çerkes diasporasının toplu halde yaşadığı Türkiye, Suriye ve Ürdün'de orijinal adını korumuş, ama tarihi vatan olan Kafkasya'da tamamen unutulmuş (ya da bilinmeyen) danslar vardır: şeşen dansı en yaygın hızlı dans, kaşo bğunc yan dans, kaşo phenc ters dans, şıreç kaşo üç kişilik dans ... *Wuic (удж): yavaş danstır ve çeşitleri (нысашаудж, турыту удж, удж хеш, удж пух, удж хурай) bulunur. Çerkesleri/Adığeleri tanıtan yemekler şıpsı-p’aste (щыпс-пӀастэ; soslu et suyu ve kaçamak) ile şelame-halıjo’dur (щэлэмэ-хьалыжъо; yağda kızartılmış ve içi peynirle doldurulmuş ince börek). Adiğelerin geleneksel yemekleri et, tahıl ve süt yemeklerinden oluşur. Tahıl yemekleri (лэжьыгъэхэкӀ шхынхэр): Çerkes tavuğu ya da şipsi (şıpsı щыпс): çoğu cevizden bulamayanlar yağda kavrulmuş undan ve bazıları da süt ilave ederek yaparlar. Şipsi daima pasta ile yenir. Et yemekleri (лыхэкӀ шхынхэр): et, Adiğe mutfağında geniş bir yer tutar. Süt katılan değişik yiyecek ve katıklar (шхыныгъо зэфэшъхьафхэр) olarak, süt, Kalmuk çayına katıldığı gibi, pirinç ve akdarı çorbası/fıgu hanthups (фыгу хьантхъупс), hagulıjo (хьагулыжъо), mısır çorbası/natrıfıps (натрыфыпс) ve cençıps/fasulye yemeği (джэнчыпс) içine de katılır. Seku, sütlaç/şedes (щэдэс), pirinç lapası/pıncğapts'e (пындж гъапцӀэ) ve fabe, su katılmadan sırf sütle yapılır. Hamur suyu (тхьацупс) ve hamur kabartması (тхьацу гъапцӀэ) da sütle gerçekleştirilir.

Öğün

Aile

içi sofra, pek çok kültürde olduğu gibi Çerkeslerde de kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği olmak üzere 3 ana öğün olarak kurulur. Sabah kalvaltısında (щаешъогъу) geleneksel olarak, Kalmuk çayı ve kaymak (щэташъхьэ); ilkbahar sonu ile yazın taze peynir (къое цӀын), sonbaharda isli peynir (къое гъозагъ), kışın ve ilkbaharda kuru peynir (къое гъугъ), taze kaymak (щэтэ кӀэфыгъакӀ) ve yeni dövülmüş tereyağı (тхъуогъакӀ) sofrada yer alırdı. Kalmuk çayına eşlik eden tahıl ürünleri arasında yağda kızartılmış ince börek olan sıcak şeleme/şeleme fabe (щэлэмэ фабэ), yağda kızartılmış sade börek olan thurıje haluj (тхъурыжъэ хьалыжъo), fırınlanmış pide olan haku haluj (хьаку хьалыжъo), sütle yoğurulmuş ama kabartılmamış buğday hamuru içine peynir konup fırınlanan guvıvbat (гуубат), kabartılmamış/mayasız ekmek (хьалыгъу мыкӀумыпщ), kabartılmış/mayalanmış ekmek (хьалыгъу гъэтэджыгъэ), undan yapılma thurıje/börek çeşidi (ki hamur ince sürülür, sarılır, ikinci kez sürülür; çüvende pişirilir, katlarına ayrılmaya ve parçalanmaya uygun) olan zetepşş’ıç’ (зэтепшӀыкӀ), yağ, yumurta ve un karıştrılıp yağda kızartılan thujevıt (тхъужъэут) gibi daha çok buğday unundan yapılanlar tercih edilse de, mısır unundan yapılan ve tavada pişirilen mecac (мэджадж) ile akdarı ya da mısır unundan yapılan hatık (хьатыкъ) gibi buğday dışı tahıl ürünleri de bazen sofraya konabilir. Rusya'da 1920 sonrasında üç lehçede (Doğu Çerkesçesinden Kabardey ile Batı Çerkesçesinden Çemguy ve Şapsığ) yazılan dört bölgesel edebiyat (Kabardey, Şerces, Adigey ve Şapsığ) doğmuştur. Bu dört edebiyattan ikisi, yani Kabardey ve Şerces (Шэрджэс/Çerkes) bölgesel edebiyatları (bazı önemsiz kelimeler dışında) Kabardey edebi dilini benimsemiştir. Bu dört edebiyat 1945 yılına değin sürmüş, aynı yıl Şapsığların özerkliğine son verilmesi ile birlikte, Şapsığ edebiyatı ve yazılı yaşamı da son bulmuş, geriye sadece iki edebiyat dili (Kabardey ve Adigey) ve üç bölgesel edebiyat kalmıştır: Kabardey, Şerces (Çerkes) ve Adigey. 14 Mart 1853 tarihinde Abzehlerden Vımar/Wumar Bırsey (Бырсэй Умар, Бэрсей Умар, Rusça: 1807—1870) tarafından Tiflis'te ilk Adığe alfabesinin ve Adığece Sözlüğün (Адыгэбзэ псэлъалъэр) yayımlandığı günün anısına her yıl Çerkesler tarafından 14 Mart Çerkes Dili Günü ya da Adığe Dili Günü/ Adığece Günü (Batı Адыгабзэм и мафэ Doğu Адыгэбзэ махуэ) olarak kutlanmaktadır. Eskiden Ubıhça konuşmuş olan Ubıhların da anadili haline haline gelen Çerkesçe, Çerkes Ermenileri ile Çerkes Rumları (Urımlar) tarafından konuşulduğu gibi, Karaçay, Balkar ve Abazalar (Abazin) arasında da konuşulabilmektedir. == Din == Çerkeslerde geleneksel din (диныр) geçmişte animizm olsa da, günümüzde Kuzey Osetya’nın Mozdok rayonunda yaşayan 3 bin kişilik bir Hıristiyan topluluk dışında Çerkeslerin tamamı Müslümandır.

Mitoloji

Çerkeslerin geleneksel inançları örfi habze (хабзэ) kuralları çerçevesinde animizm ve büyüye dayanırdı. Çerkesler suya, ateşe, bitkilere, ormanlara, kayalara, gök gürültüsüne ve yıldırımlara tapmışlardır. İbadet, dans ve müzik eşliğindeki tapınma eylemlerini, tapınak olarak kullanılan kutsal korularda (kodes/кьодэс) yaparlardı. Töreni thamate/thamade adı verilen yaşlı bir bilge-rahip yönetir, törene huaho denilen, anlamı olmayan sözler ve yakarışlardan oluşan dua ve dilek şarkıları eşlik ederdi. Böylece hastalıklardan ve yeni doğan bebekleri nazardan korumak amaçlanırdı. rastlanmaktadır. Çerkeslerin baş tanrısı Tha (Тхьэ) için «büyük tanrı» anlamında Thaşho (Тхьэшхуэ) adı da kullanılır. Bu baş tanrı dışında yardımcı diğer tanrılar şöyledir: Псатхьэ yaşam/ruhlar tanrısı, Тхьэгъэлэдж bereket/tarım ürünleri tanrısı, Уащхъуэ gök tanrısı, Созерис çiftçilerin koruyucu tanrısı, Ахим sığırların koruyucusu olan tanrı, Зейгутх atlıların koruyucu tanrısı, Мезитх avcıların muhatap olduğu ormanların koruyucu tanrısı, Емишь çobanların muhatap olduğu koyunların koruyucu tanrısı, Tlepş/Лъэпшъ demirci ve ateş tanrısı ve tıbbın kruyucusu, Хы-Гуащэ denizlerin su tanrıçası, Псы-Гуаш ırmakların su tanrıçası, Хятегуаш bahçelerin koruyucusu olan tanrıça, Тлохумишх ile Шеберис Созерис'e yakarırken adları geçen tanrılar, Хакусташ öküz pulluklarının koruyucusu olan tanrı, Щыблэ gök tanrısı Günümüzde Kuzey Osetya'nın üç köyünde ve Stavropol Krayının bir köyünde Hıristiyan Çerkesler bulunmaktadır. 19. yüzyılda İslamiyet Kabardeyler dışında Çerkes kabileleri arasında pek yaygın olmadığı gibi, Çerkes toplumunda müslüman ulema sınıfı da henüz oluşmamıştı. Din adamları Çerkesler arasında sayı ve sosyal etki açısından önemli bir tabaka meydana getirmemişlerdi ve o dönemde Dağıstan ve Çeçenistan’da olduğu gibi toplumsal güce sahip değillerdi. == Çerkes Araştırmaları == *Murat Papşu: 1966 Eskişehir doğumlu Çerkes araştırmacı yazar ve çevirmen. Kendi köyü Abhaz-Adığe karışıktır. 1988 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve

Tarih

-Coğrafya Fakültesi
Rus Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Kafkasya ve Çerkeslerle ilgili araştırmalar konusunda ilk akla gelen isimlerden biri olan Papşu, bugüne kadar çeviri ve telif ellinin üzerinde makale yayımlamış, Kafkasya tarihi hakkındaki temel eserlerin de aralarında bulunduğu altı kitabı Türkçeye kazandırmıştır. 2011 yılında kurulan Çerkes Araştırmaları Grubu’nun kurucusu ve üyelerinden olan Murat Papşu halen Rusça öğretmenliği yapmaktadır. == Ayrıca bakınız == *Çerkesler (Adığe ve Gayrı-Adığe Çerkesler) *Çerkesler listesi *Çerkes mitolojisi *Kuzey Kafkas Yöresi *Çerkes Mehmed Ali Paşa (1624 - 1625) — Osmanlı Sadrazamı *Çerkes Hasan (1850 - 1876) — Osmanlı askeri *Çerkes Reşit (1877 - 1951) — Şapsığ Çerkes boyundan Türk siyasetçi, Çerkez Ethem'in ağabeyi *Çerkez Ethem (1885 - 1950) — Şapsığ Çerkes boyundan Türk Kurtuluş Savaşı'nda Kuva-yi Milliye döneminin halk önderlerinden biri. *Çerkezköy (Tekirdağ'ın ilçesi) *Çerkası Oblastı (Ukraynaca: Черкаська область) == Dış bağlantılar == * circassianworld.com : Osmanlı arşivlerinde Çerkeslerle ilgili belgeler (geniş anlamda Çerkes = Kuzey Kafkasyalı) * cerkes.gen.tr : Çerkes Atasözleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Çerkesler
3 yıl önce

ederken Adığeler/Adıgeler/Adigeler/Adiğeler terimini kullanan bu halk için Türkçede yaygın biçimde Çerkesler/Çerkezler terimi kullanılır. Çerkes adı Türkçede...

Çerkes, Nalmes, 1222, 1739, 1829, 1838, 1862, 1917, 1919, 1920, 1922
Türkiye Çerkesleri
7 yıl önce

Türkiye'deki Çerkesler ya da Türkiye Çerkesleri, Türkiye Adığeleri (Çerkesce: Тыркуе aдыгэхэр Tırkuye Adıġeḫer ya da Тыркуем ис адыгэхэр Tırkuyem yis...

At hırsızlığı
7 yıl önce

Türk toplumlarında görülmüş ve at koşuma çalanlar idam edilmiştir. Çerkesler (Adığeler) ve Abazalar ile Abhazlarda at çalmak yiğitlik göstergesi olup delikanlılar...

Çerkes Sürgünü
3 yıl önce

Kosova bölgesinde 23 Çerkes yerleşim yeri daha vardı. Çerkesler Anadolu'nun hemen hemen her yerine yerleştirildiler. Çerkesler Ürdün, Suriye, Irak ve...

Çerkes Sürgünü, 1864, 21 Mayıs, Arnavutluk, Batum, Bulgaristan, Dobruca, Irak, Kafkas, Samsun, Suriye
Çerkes dilleri
7 yıl önce

biçimindedir. Bu üç idari birimde yaşayan Çerkesler/Adığeler üç ayrı milliyetmiş gibi (Adıgeyler, Çerkesler ve Kabardeyler) kabul edilmeye başlanmıştır...

Mahoşlar
7 yıl önce

Batı Çerkeslerinden küçük bir Çerkes boyu. Çerkes Sürgününde Türkiye'de Samsun ilinin Alaçam ilçesine yerleşmişlerdir. Günümüzde diğer Çerkes/Adığe boylarına...

Doğu Çerkesleri
7 yıl önce

Doğu Çerkesleri ya da Doğu Adığeleri (Çerkesçe Адыгэхэр), Çerkeslerin doğu kolu olup Doğu Çerkesçesini konuşan ve Rusya'ya bağlı Karaçay-Çerkesya ile Kabartay-Balkarya...

Karaorman, Mustafakemalpaşa
7 yıl önce

Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı bir mahalle. 1864 yılında sürgün edilen Çerkes (Adığe) boyu olan Abzahlar kurmuştur. Bursa il merkezine 95 km, Mustafakemalpaşa...

Karaorman, Mustafakemalpaşa, 1984, 1989, 1994, 1997, 1999, 2000, 2004, 2007, Asfalt, Ayaz, Mustafakemalpaşa