Güllaç yapmaya başlarken, önce süt ateşe konur. İlave edilen şeker karıştırmak suretiyle eritilir. Geniş bir tepsiye kepçeyle sıcak sütten bir miktar konur. Bir güllaç yaprağı, tepsideki süte yatırılarak iyice ıslatılır. Az yumuşak hal alınca hemen sütten çıkarılır ve iki kat yapılır. Sonra da ortasına yeteri kadar çekilmiş ceviz konur. Güllaç yaprağının kenarları cevizin üstüne bohça yapılır gibi kapatılır. Bir tabağa kat yeri alta gelecek şekilde konur. Diğer güllaç yaprakları da aynı şekilde hazırlanıp tabaklarına konduktan sonra üstlerine eşit miktarlarda gül suyu ile tepsi ve tenceredeki şekerli süt dökülür. Sütü iyi çekmeleri için bir tarafa konarak yarım saat kadar bekletilir. Güllaçlar sütü alt taraftan çektiklerinden üst tarafları kuru kalabilir. Buna mani olmak için sık sık, tabaktaki sütten, kaşık kaşık üstlerine dökmek faydalı olur. Bekleme süresi bitince servis yapılabilir.
Güllaç yaprakları bohçalanarak tek tek tabaklara konabileceği gibi tek bir tepside de yerleştirilebilirler. İçlerine de her zaman çekilmiş ceviz koymak şart değildir. Antepfıstığı ve hindistancevizi de ilave edilebilir. Hatta arzuya göre üstlerine kaymak da konabilir.
Güllaçın içine badem içi konulacaksa, kabukları soyulmuş bademiçi kullanmalıdır. Bunun için bademleri, sıcak suda kısa bir süre haşlamalı, suyunu döktükten sonra kabuklarını soymalı, sonra da makinada çekmelidir.
Güllaç, içerdiği protein, B ve E vitaminleri nedeniyle güllacın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, bu vitaminlerin sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkileri bulunmakta ve ayrıca oruçtan ötürü düşen kan şekerinin normal seviyesine gelmesine yardımcı olur.
Güllaç'ın ortaya çıkışı ve tarihi
15. yüzyıl ortalarına kadar Osmanlı’da halk mısır nişastasından yufka açıp stoklar ve havayla temas halinde olduğu için kuruyan bu yufkaları süt ve şekerle ıslatıp yerdi. Zamanla içine gülsuyunun da eklenmesiyle ortaya "güllü aş" ismi verilen tatlı çıktı ve (tıpkı "sütlü aş"ın "sütlaç"a dönüşmesi gibi) ismi "güllaç" oldu.Arif Bilgin’in Osmanlı Saray Mutfağı kitabındaki bilgilere göre, güllaç ilk kez saraya 1489 yılında alındı. Osmanlı sultanlarının sofralarından eksik etmediği güllacın 200 gramında yaklaşık 300 kalori bulunuyor. Bugün Türkiye’de yılda ortalama 250 ton üretiliyor, bunun yüzde 85′i Ramazan’da.
misafir - 9 yıl önce